MADDİ TAZMİNAT
İşverenin çalışanın gözetme borcunun bir sonucu olarak, meydana gelen iş kazası veya meslek hastalığı durumlarında, uğranılan zararların işverenler tarafında tazmini gerekmektedir. Bu zararlar, maddi tazminat ve manevi tazminat davalarıyla zarara uğrayan veya hak sahibi yakınları tarafından talep edilebilmektedir. Maddi tazminat, meydana gelen zararın ortadan kaldırılarak telafisi ve mümkün olduğu kadar eski haline getirilmesini amaçlar. Ancak sorumluluk hukukunda, ödenecek tazminat malvarlığında meydana gelen azalmayı telafi edecek nitelikte fakat zenginleşmeye de sebep olmayacak ölçüdedir. Başka bir deyişle tazminat, zarar verici olay meydana gelmeseydi, zarar görenin maddi durumunun bulunacağı durum ne idiyse o durumu sağlayacak niteliktedir.
Maddi tazminata hak edilebilmesi için bedenen veya ruhen kişiyi özüre uğratan bir durumun ortaya çıkmış olması gerekmektedir. Örneğin iş kazası veya meslek hastalığı nedeniyle bir uzvun işlevini yitirmesi, kopması, yaralanması, duyu organlarında meydana gelen yetenek kayıpları vb sebepler. Fiziki bir özür söz konusu olmasa da psikolojik ve ruhsal bozulmalar ve hastalıklar da maddi tazminata yol açabilecek hususlardan olabilmektedir. Bedensel bütünlüğün bozulmasından kaynaklanan bunun gibi zararlar, tedavi giderleri, kaza nedeniyle meydana gelen kazanç kayıpları, iş gücünün geçici olarak veya sürekli olarak azalmasından, tamamen kaybedilmesinden ortaya çıkan zararlar, ekonomik geleceği etkileyebilecek zararlar, kişinin ölmesi nedeniyle ortaya çıkabilecek cenaze giderleri, ölenin yakınlarının talep edebileceği destekten yoksun kalma nedeniyle ortaya çıkan zararlar genel olarak maddi tazminatın konusunu oluşturmaktadır.
Maddi tazminatın hesaplanmasında dikkate alınacak hususlar genel olarak, maluliyet oranı, iş görebilme çağının ve yaşam süresinin belirlenmesi, kaza tarihindeki çalışanın ücreti, kusur durumu ve hakkaniyet indiriminin değerlendirilmesi olarak söylenebilir.
Sürekli iş göremezlikte tazminattan indirilecek hususlar; işçinin iş göremezlik oranı, işçinin kendi kusuru, zarar görenin rızası, işverenin yoksulluk durumuna düşmesi, beklenmedik haller, zarar görenin bünyesinin zarar görmeye elverişli olması, illiyet bağının zayıflığı, zarar görenin yüksek bir gelire sahip olması, hatır işleri, SGK tarafından sağlanan yardımlar, özel sigorta ödemeleri, işverence yapılan ödemeler dikkate alınmaktadır.
MANEVİ TAZMİNAT
Manevi tazminat ile çekilmiş olan bedensel veya ruhsal acı ve ıstırap tatmin edilmeye çalışılmaktadır. Çekilen acı ve ıstırabın, bozulan bedensel ve ruhsal bütünlüğün tazminatla yerine gelmesi, parayla ölçülmesi mümkün olmasa da, manevi açıdan kısmi de olsa bir tatmin olma söz konusu olmaktadır. TBK. m.56’da manevi tazminata ilişkin düzenleme şu şekildedir: “Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.”
Manevi tazminata ilişkin şartlar genel olarak; kişilik haklarına hukuka aykırı bir şekilde saldırı, manevi bir zararın söz konusu olması, illiyet bağının bulunması ve kişilik haklarının ihlalinin kusur sonucu olmasıdır.
Manevi tazminatın uygulanmasında Yargıtay’ın son yıllarda verdiği kararlarla birlikte caydırıcılık unsuru ağırlık kazanmaya başlamıştır. İlgili kararlarda takdir edilen manevi tazminatın, zararla orantılı, duyulan üzüntüyü hafifletecek derecede olması gerektiği, iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin yeterince alınmaması nedeniyle meydana gelen zararlara manevi tazminatların ilişkin caydırıcılık uyandıracak oranlarda takdir edilmesi gerektiği görüşü ifade edilmektedir.
Manevi tazminatı bedensel ve ruhsal bütünlüğü bozulan işçi, ağır bedensel zarar durumunda işçinin yakınları, ölüm olması durumunda ölen kişinin anne, baba, eş ve çocukları, duruma göre kardeşleri, nişanlısı ve evlatlığı ile duygusal ve gerçek bir yakınlık bağı ile bağlı diğer yakınları, arkadaşları da duruma göre talep edebilmektedir. [18] Manevi tazminatın hesaplanmasında Yargıtay’ın görüşü ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, davacının sürekli iş göremezlik oranı, işçinin yaşı, olay tarihi gibi durumlar göz önünde tutulmaktadır.
İŞ KAZASI VE MESLEK HASTALIĞINDA SGK’NIN RÜCU HAKKI
Sosyal Güvenlik Kurumu, iş kazası veya meslek hastalığı durumlarında işçiye ve/veya yakınlarına yaptığı aylık, gelir, tazminat, tedavi masrafları vb giderleri kusuru oranında işverene rücu eder. İşçiyi gözetme borcuna aykırı davranmanın neticesi olarak maddi ve manevi tazminat davalarıyla karşı karşıya kalan işveren aynı zamanda kusuru nispetinde, SGK’nın yaptığı masraflara da katlanmak mecburiyetindedir. 5510 s. Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 21. maddesinde düzenlenen rücu hakkına göre “iş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kasdi veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketin sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan ve ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirilir.” Ayrıca aynı maddenin 4. fıkrasına göre: “ İş kazası meslek hastalığı ve hastalık, üçüncü bir kişinin kusuru nedeniyle meydana gelmişse, sigortalıya ve hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı, zarara sebep olan üçüncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara rücu edilir.” denilmektedir.
İşverenlerin, iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin alınabilecek tüm tedbirleri almaları zorunluluktur. İşveren tüm tedbirleri aldığını ancak iş kazası veya meslek hastalığının yine de gerçekleştiğini, kusuru olmaksızın tamamen kaçınılmazlık nedeniyle olduğunu ortaya koyarsa rücuya ilişkin işverenin sorumluluğu söz konusu olmaz.
Öte yandan sigortalılığa ilişkin yasal sürede kuruma bildirim yapılmaması durumunda ve bu kayıt dışı süre içerisinde bir iş kazası veya meslek hastalığı ortaya çıkarsa, işveren ilgili olayda tamamen kusursuz da olsa Kanunun 21. maddesindeki sorumluluk halleri aranmadan işverene ayrıca zararın rücu edilerek ödettirileceği kanunda belirtilmiştir.
No Comments