Aksi yöndeki daire kararı bozuldu
Olay
Uyuşmazlıkta, ulusal basında davacıyı da ilgilendiren birtakım haberlerin yer alması sonrasında davacı hakkında başlatılan soruşturma sonucu hazırlanan soruşturma raporunda özetle; davacının pek çok suçtan hakkında kamu davası açılan ve daha önce de Hollanda’da birçok uyuşturucu olayında ismi geçen ve bu ülkede uyuşturucu satışı yapan cafe shopları bulunan A.Ö. ile yine bu şahsın avukatı olan ve benzer suçların şüphelisi durumunda bulunan avukat A.C. adlı kişilerle illegal ve gayri ahlaki “Konsey” adı verilen bir oluşum içerisine girdiği; bu şahıslarla uzunca bir süreden beri devam eden iş takibi, menfaat ya da gayri ahlaki ilişki kurarak kusurlu veya uygunsuz hareket veya ilişkiler içerisinde bulunarak mesleğin şeref ve onurunu, memuriyet nüfuz ve itibarını bozduğu, mesleğe olan genel saygı ve güvenin yitirilmesine neden olduğu; bunun yanı sıra yine davacının, örgütlü olarak uyuşturucu kaçakçılığı yaptığını bilmesine rağmen A.Ö. ile ilişkisini bitirmediği, alacaklısı olduğu senedi adı geçen bu şahsa vererek, onun örgütsel bağlantılarından ve bu şekilde senedin borçlusu üzerinde yaratacağı etkiden yararlanmaya çalıştığı; masraflarını karşılayan bu şahıslarla birçok kez yurt dışına gitmek suretiyle de mesleğin şeref ve onurunu, memuriyet nüfuz ve itibarını bozacak nitelikte kusurlu ve uygunsuz hareket ve ilişkiler içerisinde olduğu tespitlerine yer verildiği görülmektedir.
İDDK: Mesleğin onur ve şerefi zedelenmiştir
Dava dosyasında yer alan bilgi ve belgeler ile davacı hakkında yürütülen soruşturma kapsamındaki ifadeler bir bütün olarak incelenip değerlendirildiğinde; davacının fiillerinin, mesleğin şeref ve onurunu, memuriyet nüfuz ve itibarını bozduğu, mesleğe olan genel saygı ve güvenin yitirilmesine sebep olduğu anlaşılmakta olup, bu haliyle durumunun 2802 sayılı Kanun’un 69. maddesinin son fıkrası kapsamında bulunduğu sonucuna varıldığından, davacının meslekten çıkarma cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin kararın yeniden incelenmesi talebini reddeden karara yönelik itirazın reddine ilişkin Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Genel Kurulunun kararında hukuka aykırılık görülmemiştir.
T.C.
DANIŞTAY
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No: 2022/382
Karar No: 2022/2212
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : . Kurulu
VEKİLİ : Av. .
KARŞI TARAF (DAVACI) : .
VEKİLİ : Av. .
İSTEMİN KONUSU:
Danıştay Beşinci Dairesinin 12/07/2021 tarih ve E:2020/246, K: 2021/2484 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem:
. Ağır Ceza Mahkemesi üyesi olarak görev yapmakta iken 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu’nun 69. maddesinin son fıkrası uyarınca davacının meslekten çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Hakimler ve Savcılar Kurulu İkinci Dairesinin . tarih ve E:. , K:. sayılı kararının yeniden incelenmesi talebini reddeden aynı Dairenin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararına yapılan itirazın reddine ilişkin Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun . tarih ve E:. , K:. sayılı kararının iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti:
Danıştay Beşinci Dairesinin 12/07/2021 tarih ve E:2020/246, K:2021/2484 sayılı kararıyla; Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 19/04/2017 tarih ve E:2016/2461, K:2017/1672 sayılı bozma kararına uyularak;
Davacının meslekten çıkarılmasına ilişkin Hakimler ve Savcılar Kurulu İkinci Dairesinin . tarih ve . sayılı kararının (a) bendinde yer alan “Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 250. maddesi ile yetkili . Ağır Ceza Mahkemesinin . esas sayılı dosyasında “Silahlı suç örgütü kurmak ve yöneticiliğini yapmak, 6136 sayılı Yasa’ya muhalefet, resmi evrakta sahtecilik, örgüt faaliyeti çerçevesinde uyuşturucu madde ticareti yapmak” suçlarından hakkında 30/7/2007 tarihinde kamu davası açılan, daha önce de Hollanda’da birçok uyuşturucu olayında ismi geçen ve bu Ülke’de uyuşturucu satışı yapan cafe shopları bulunan A.Ö. ile yine Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 250. maddesi ile yetkili . Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği’nin . sayılı soruşturma dosyasında “Suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma” ve . Cumhuriyet Başsavcılığının . sayılı soruşturma dosyasında “Suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama” suçlarının şüphelisi Avukat A.C. adlı kişilerle, uzunca bir süreden beri devam eden iş takibi, menfaat ya da gayri ahlaki ilişkiler kurarak kusurlu veya uygunsuz hareket veya ilişkiler içerisinde bulunarak mesleğin şeref ve onurunu, memuriyet nüfuz ve itibarını bozduğu, mesleğe olan genel saygı ve güveni yitirdiği” ne sebep olarak gösterilen;
aa) Yukarıda belirtilen dosyalara konu silahlı eylemlere katılan uyuşturucu örgütünün liderlerinden olduğu iddia edilen A.Ö. ve Avukatı A.C. ile illegal ve gayri ahlaki “Konsey” üyesi kişilerden kadın temin etmelerini istediği, bu konuda ısrarlı ve müdavim olduğu, bu şahısların temin ettiği veya bazen de anılan kişilere kendisinin bulunduğu SD, SA, ED, FS gibi birçok kadınla beraberce grup halinde ya da tek başına müteaddit defalar seks partileri düzenlediğine;
cc) Evli ve iki çocuk babası olmasına karşın, eşinden boşanıp yeniden evleneceğini vaad ederek, kadınlarla ilişkiye girebilmek hususunda mesleğinin de itibarını kullanmak suretiyle çeşitli zamanlarda veya aynı dönemlerde SB, KY, ZB, VD vb. bayanlarla ilişki kurduğuna;
dd) Adı geçen kişilerle yaptığı telefon görüşmelerinde kendisine hitaben söylenen ya da kendisinin bu kişilere hitaben “Minnoş, Stejna, Mojna, “..sokarım..”, ……” biçiminde konuştuğu/ konuşulmasına olanak sağladığı”na ilişkin davacıya isnad olunan eylemler değerlendirildiğinde;
Anayasa’nın “Özel Hayatın Gizliliği” kenar başlıklı 20. maddesinin 1. fıkrasında; “Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.” hükmüne yer verildiği; AİHS’nin “Özel ve Aile Hayatına Saygı Hakkı” başlıklı 8. maddesinde ise; “Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir. Bu hakkın kullanılmasına bir kamu makamının müdahalesi, ancak müdahalenin yasayla öngörülmüş ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir tedbir olması durumunda söz konusu olabilir.” hükmünün yer aldığı,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) 2010 tarihli Özpınar-Türkiye kararında özetle; “özel hayatın eksiksiz bir tanımı bulunmayan geniş bir kavram olduğu, bu bağlamda mesleki hayat çerçevesinde yürütülen faaliyetlerin özel hayat kavramı dışında tutmak için hiçbir ilkesel neden bulunmadığı, mesleki hayata getirilen sınırlamaların bireyin sosyal kimliğini yakınlarında bulunan insanlarla olan ilişkilerini geliştirme şeklinde yansıttığı ölçüde 8. madde kapsamına girebildiği, insanların büyük çoğunluğunun, dış dünya ile olan ilişkilerini geliştirme olanaklarını, daha çok, hatta en çok, mesleki hayatları çerçevesinde yürüttükleri faaliyet kapsamında elde ettikleri, hakimlik sıfatının, AİHS’nin 8. maddesinde sağlanan korumadan yararlanılmasına engel teşkil etmediği, her olayın kendine has özelliklerini gözönünde bulundurularak bireyin temel haklarından biri olan özel yaşama saygı gösterilmesi hakkı ile demokratik bir Devletin sunduğu kamu hizmetinin 8. maddenin 2. paragrafına uygun yürümesini gözetmek konusundaki meşru menfaati arasındaki adil dengenin kurulup kurulmadığının araştırılması gerektiği”nin belirtildiği,
Anayasa Mahkemesinin 03/04/2014 tarih ve 2013/1614 numaralı bireysel başvuru kararında ise “Özel yaşama saygı hakkı kapsamında korunan hukuksal çıkarlardan birinin de bireyin mahremiyet hakkı olduğu, mahremiyet hakkının sadece yalnız bırakılma hakkından ibaret olmayıp, bu hakkın bireyin kendisi hakkındaki bilgileri kontrol edebilme hukuksal çıkarını da kapsadığı, bireyin kendisine ilişkin herhangi bir bilginin, kendi rızası olmaksızın açıklanmaması, yayılmaması, bu bilgilere başkaları tarafından ulaşılamaması ve rızası hilafına kullanılamaması, kısaca bu bilgilerin mahrem kalması konusunda menfaati bulunduğu, bu hususun bireyin kendisi hakkındaki bilgilerin geleceğini belirleme hakkına işaret ettiği, bu yönüyle özel hayatın öncelikle bireylerin kendi bireyselliklerini geliştirebilecekleri ve diğer kişilerle en mahrem ilişkilere girebilecekleri kavramsal ve fiziksel bir alana işaret ettiği ve bu mahremiyet alanının, Devletin müdahale edemeyeceği veya meşru amaçlarla asgari düzeyde müdahale edebileceği özel bir alanı kapsadığı, bireyin mahremiyet hakkının mekanının kural olarak özel alan olduğu ancak özel yaşamın korunması hakkının bazı durumlarda kamusal alana da genişleyebileceği, bireyin mahremiyet alanının ve bu alanda cereyan eden eylem ve davranışlarının ise kişinin özel yaşamı kapsamında olduğunun açık olduğu”nun ifade edildiği,
Bu kapsamda davacının meslekten çıkarma cezasına ilişkin kararın (a) bendinde yer verilen ve yukarıda aktarılan aa, cc ve dd bentlerindeki eylemlerinin dosyada yer alan bilgi, belgeler ile telefon kayıtlarının incelenmesinden sübut bulduğu görülmekle beraber bu fiilerinin meslek hayatına yansımayıp özel hayatı kapsamında kaldığı ve disiplin cezasına konu olamayacağı,
(a) bendinde yer alan ve isnad olunan;
bb)Bu kişilerin bir kısım adli işlerini takip ettiği, bahsi geçenlerin kendisi işlerinde mesleki sıfat ve konumunu kullanmalarına da müsaade ettiğine ilişkin eylemi değerlendirildiğinde ise; dava konusu kararda eyleme ilişkin beş ayrı olaya yer verildiği, bu olaylara dair dosyaya sunulan telefon kayıtları, tanık beyanları ve diğer belgeler incelendiğinde; bu olaylardan birincisinde gıyabında yapılan bir telefon görüşmesinde devam etmekte olan davanın seyrinin etkilenebileceği belirtilerek davacının adının geçtiği ancak dosyayla ilgili yapılan araştırmada davacının herhangi bir eylemde bulunmadığı, ikinci, üçüncü, dördüncü ve beşinci olaylarda; suç örgütü lideri olarak yargılanan A.Ö. isimli şahsın adli sorunları ile ilgili araştırma yapıp, yol gösterme yaptığına, trafik kontrolü sırasında geçiş yapabilmesi için yardımcı olduğuna ilişkin iddialarda bulunulmuşsa da bu eylemlere ilişkin somut bir tespitte bulunulmadığı bu sebeple de eyleminin sübut bulduğuna ilişkin her türlü şüpheden uzak bir kesinlik bulunmadığının görüldüğü,
Açıklanan sebeplerle davacının dava konusu kararın (a) bendinde yer alan eylemlerine ilişkin olarak meslekten çıkarma cezası ile tecziye edilmesine ilişkin işlemde hukuki isabet bulunmadığı,
Davacının meslekten çıkarılmasına ilişkin Hakimler ve Savcılar Kurulu İkinci Dairesinin . tarih ve . sayılı kararının (b) bendinde yer alan;
aa) Örgütlü olarak uyuşturucu kaçakçılığı yaptığını bilmesine rağmen A.Ö. ile ilişkisini bitirmediği gibi 28/05/2007 tarihli telefon görüşmesinde, borçlu üçüncü kişiden tahsili maksadıyla elindeki senedini adı geçene vererek, onun örgütsel bağlantılarından ve bu şekilde senedin borçlusu üzerinde yaratacağı etkiden yararlanmaya çalıştığı iddiası yönünden;
2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu’nun “Yer Değiştirme Cezası” başlıklı 68. maddesinde; yer değiştirme cezasının, bulunulan bölgenin en az bir derece altındaki bir bölgeye o bölgedeki asgari hizmet süresi kadar kalmak üzere atanmak suretiyle görev yerinin değiştirilmesi olarak tanımlandığı; aynı maddenin (a) bendinde kusurlu veya uygunsuz hareket ve ilişkileriyle mesleğin şeref ve nüfuzunu veya şahsi onur ve saygınlığını yitirmek eyleminin karşılığının yer değiştirme cezası olduğu; “Meslekten Çıkarma Cezası” başlıklı 69. maddesinin son fıkrasında ise disiplin cezasının uygulanmasını gerektiren fiil, suç teşkil etmese ve hükümlülüğü gerektirmese bile mesleğin şeref ve onurunu ve memuriyet nüfuz ve itibarını bozacak nitelikte görüldüğü takdirde meslekten çıkarma cezası verilebileceğinin düzenlendiği,
Disiplin cezalarının, kamu görevlilerinin mevzuata, çalışma düzenine, hizmetin gereklerine aykırı eylemlerine karşı düzenlenen idari yaptırımlar olduğu, kamu hizmetlerinden sürekli uzaklaştırılabilmek gibi ağır sonuçlara uzanan disiplin cezalarının, ağırlığı ve önemi sebebiyle Anayasa’nın 38. maddesindeki suç ve cezalara ilişkin kurallara tabi tutulduğu, “Kanunsuz suç ve ceza olmaz” ilkesi uyarınca, ceza yaptırımına bağlanan her bir eylemin tanımının yapılması ve kanunun ne tür eylemleri suç sayarak yasakladığının hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirtilmesi gerektiği, sözü edilen suç tanımlaması yapıldıktan sonra, suçun karşılığı olan cezanın ve suç sayılan eylemi gerçekleştiren kamu görevlisinin hangi disiplin kuralını ihlal ettiğinin açık bir şekilde ortaya konulmasının da zorunlu olduğu, bu bağlamda söz konusu eylem, mevzuatta öngörülen tanıma uymuyorsa verilen disiplin cezasının hukuka aykırı olacağı,
Uyuşmazlıkta, dosyaya sunulan telefon kayıtlarının değerlendirmesi sonucunda davacının bu eylemi gerçekleştirdiğinin sabit olduğunun anlaşıldığı,
Belirtilen hususlar dikkate alındığında, davacıya isnat olunan fiilin “Meslekten Çıkarma Cezası” başlıklı 69. maddesi kapsamında olmadığı, dolasıyla davacının eyleminin, 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu’nun 69/son maddesindeki suç tanımıyla örtüşmediği ve disiplin hukukunda yer alan tipiklik şartının gerçekleşmediğinin anlaşıldığı, ancak eyleminin aynı Kanun’un 68/a maddesindeki düzenleme kapsamında değerlendirilebileceği sonucuna ulaşıldığından dava konusu meslekten çıkarma kararında hukuka uygunluk görülmediği,
bb) Masraflarını karşılayan bu şahıslarla birçok kez yurt dışına gittiği iddiası yönünden;
Dosyaya sunulan belgelerin incelenmesinden davacının; 29/09/2006-03/10/2006 tarihleri arasında avukat A.C. ile birlikte Frankfurt’a; 21/04/2007-23/04/2007 tarihleri arasında A.C. ile birlikte Amsterdam’a; 13/05/2007 tarihinde ise A.C. ve A.Ö. ile birlikte Kıbrıs’a gittiği, bu seyahatlerden davacının Frankfurt seyahatinin 29/09/2006 tarihli gidiş uçağının ücretinin A.C. tarafından ödendiği, diğer ödemeler nakit olarak yapıldığından seyahat masraflarının kim tarafından ödendiğinin tespit edilemediği; konu ile ilgili bilgisine başvurulan A.C.’nin ifadesinde acente sahibi kardeşi tarafından biletin kesildiği, karttaki puanlarla ödemenin yapıldığı, aralarında herhangi bir menfaat ilişkisi bulunmadığının beyan edildiğinin görüldüğü,
Bu durumda gerçekleşen seyahatlerde davacı adına altı ayrı bilet kesildiği, bu biletlerden sadece Frankfurt seyahatinin 29/09/2006 tarihli gidiş uçağının ücretinin A.C.’ye ait kredi kartıyla ödendiği, diğer seyahatlere ilişkin bu yönde bir tespit olmadığı, davacıya isnat edilen bu eylemlerin sübut bulduğuna ilişkin her türlü şüpheden uzak bir kesinlik bulunmadığından dava konusu meslekten çıkarma kararında hukuka uygunluk görülmediği gerekçesiyle işlemin iptaline karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI:
Davalı idare tarafından, ulusal basında davacıyı da ilgilendiren bazı haberlerin yer aldığının görülmesi üzerine soruşturma başlatıldığı, yapılan soruşturma sonucunda davacının, isnat edilen fiilleri işlediğinin sabit olduğu ve bu eylemlerinin, mesleğin şeref ve onuru ile memuriyet nüfuz ve itibarını bozacak nitelikte olduğu, yargı mensubu olan davacının resmi sıfatının gerektirdiği saygınlığı zedeleyici davranışlarda bulunduğu, özel hayatı veya cinsel eğilimleri nedeniyle değil hakimlik mesleği ile bağdaşmayan ilişkiler kurduğu ve hukuka aykırı birtakım taleplerle karşı karşıya kalmaya zemini hazırladığından hakkında cezai işlem tesis edildiği, bu kapsamda 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu’nun 69. maddesinin son fıkrası uyarınca davacının meslekten çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI:
Davacı tarafından, savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ DÜŞÜNCESİ:
Temyiz isteminin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY:
Ulusal basında davacıyı da ilgilendiren birtakım haberlerin yer alması sonrasında Adalet Bakanlığının 16/07/2007 tarihli Oluruyla konunun soruşturulması istenilmiş, başlatılan soruşturmada, öncelikle . Cumhuriyet Başsavcı Vekilliğinde bulunan . soruşturma sayılı dosyası ele alınmış, bu soruşturmada davacı dışındaki üçüncü kişiler hakkında yasal yollarla yürütülen telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi sırasında davacının dinlemeye takıldığı belirlenmiş, davacıyla ilgili ses kayıtlarının çözümlerinden oluşan tapeleri incelenmiş, konuyla ilgili hakim ve Cumhuriyet savcısı gibi pek çok kamu görevlisinin yanında davacının gayri ahlaki birliktelik yaşadığı iddia edilen birçok kadının da ifadesine başvurulmuş, davacıyla sözü edilen kadınlar arasındaki telefon görüşme kayıtları (HTS Raporları) elde edilerek incelenmiş, davacının yurt içi ve yurt dışı uçuş bilgileri de soruşturma kapsamına dahil edilerek yürütülen soruşturma sonucunda hazırlanan . sayılı Soruşturma Raporunda özetle;
(a) Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 250. maddesi ile yetkili . Ağır Ceza Mahkemesinin . esas sayılı dosyasında “Silahlı suç örgütü kurmak ve yöneticiliğini yapmak, 6136 sayılı Yasa’ya muhalefet, resmi evrakta sahtecilik, örgüt faaliyeti çerçevesinde uyuşturucu madde ticareti yapmak” suçlarından hakkında 30/07/2007 tarihinde kamu davası açılan, daha önce de Hollanda’da birçok uyuşturucu olayında ismi geçen ve bu ülkede uyuşturucu satışı yapan cafe shopları bulunan A.Ö. ile yine Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 250. maddesi ile yetkili . Cumhuriyet Başsavcı Vekilliğinin . sayılı soruşturma dosyasında “Suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma” ve . Cumhuriyet Başsavcılığının . sayılı soruşturma dosyasında “Suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama” suçlarının şüphelisi Avukat A.C. adlı kişilerle, uzunca bir süreden beri devam eden iş takibi, menfaat ya da gayri ahlaki ilişkiler kurarak kusurlu veya uygunsuz hareket veya ilişkiler içerisinde bulunarak mesleğin şeref ve onurunu, memuriyet nüfuz ve itibarını bozduğu, mesleğe olan genel saygı ve güveni yitirdiği, örnek olarak da,
aa) Yukarıda belirtilen dosyalara konu silahlı eylemlere katılan uyuşturucu örgütünün liderlerinden olduğu iddia edilen A.Ö. ve Avukatı A.C. ile illegal ve gayri ahlaki “Konsey” üyesi kişilerden kadın temin etmelerini istediği, bu konuda ısrarlı ve müdavim olduğu, bu şahısların temin ettiği veya bazen de anılan kişilere kendisinin bulunduğu SD, SA, ED, FS gibi birçok kadınla beraberce grup halinde ya da tek başına müteaddit defalar seks partileri düzenlediği,
bb) Bu kişilerin bir kısım adli işlerini takip ettiği, bahsi geçenlerin kendisi işlerinde mesleki sıfat ve konumunu kullanmalarına da müsaade ettiği,
cc) Evli ve iki çocuk babası olmasına karşın, eşinden boşanıp yeniden evleneceğini vaad ederek, kadınlarla ilişkiye girebilmek hususunda mesleğinin de itibarını kullanmak suretiyle çeşitli zamanlarda veya aynı dönemlerde SB, KY, ZB, VD vb. bayanlarla ilişki kurduğu,
dd) Adı geçen kişilerle yaptığı telefon görüşmelerinde kendisine hitaben söylenen ya da kendisinin bu kişilere hitaben “Minnoş, Stejna, Mojna, “..sokarım..”, …i… eninde sonunda biz de i…. olacağız,….” biçiminde konuştuğu/ konuşulmasına olanak sağladığı,
(b) Mesleğin şeref ve onurunu ve memuriyet nüfuz ve itibarını bozacak nitelikte kusurlu ve uygunsuz hareket ve ilişkiler içerisinde olduğu, örnek olarak da,
aa) Örgütlü olarak uyuşturucu kaçakçılığı yaptığını bilmesine rağmen A.Ö. ile ilişkisini bitirmediği gibi 28/05/2007 tarihli telefon görüşmesinde, borçlu üçüncü kişiden tahsili maksadıyla elindeki senedini adı geçene vererek, onun örgütsel bağlantılarından ve bu şekilde senedin borçlusu üzerinde yaratacağı etkiden yararlanmaya çalıştığı,
bb) Masraflarını karşılayan bu şahıslarla birçok kez yurt dışına gittiği,
Fiillerinin sübuta erdiği belirtilerek, bu şekilde mesleğin şeref ve onurunu, memuriyet nüfuz ve itibarını bozduğu, mesleğin genel saygı ve güvenini yitirdiğinden bahisle, (a) bendi kapsamındaki fillerine karşılık olarak meslekten çıkarma cezası ve (b) bendi kapsamındaki fillerine karşılık olarak da yer değiştirme cezası ile tecziye edilmesi teklif edilmiştir.
Getirilen teklif sonrasında Hakimler ve Savcılar Kurulu İkinci Dairesinin . tarih ve E:. , K:. sayılı kararı ile davacının, soruşturma raporunda yer verilen (a) ve (b) bentlerindeki eylemlerine karşılık olarak 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu’nun 69. maddesinin son fıkrası uyarınca iki ayrı meslekten çıkarma cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
Davacı tarafından yapılan yeniden inceleme talebi başvurusu Hakimler ve Savcılar Kurulu . Dairesinin . tarih ve E:. , K:. sayılı kararı ile reddedilmiştir.
Davacının bu karara karşı yaptığı itiraz başvurusu da Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun . tarih ve E:. , K:. sayılı kararı ile reddedilmiştir.
Bunun üzerine temyizen incelenen dava açılmıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
2802 Kanun’un 69. maddesinin son fıkrasına göre, suç teşkil etmeyen ve hükümlülüğü gerektirmeyen fiillerin dahi, “hakimlik ve savcılık mesleğinin şeref ve onurunu ve memuriyet nüfuz ve itibarını bozacak nitelikte” oldukları takdirde, hakim ve savcıların meslekten çıkarılmaları sonucunu doğuracağı kurala bağlanmıştır.
Hakimlik ve savcılık mesleğini ifa eden yargı mensuplarının, toplum nezdinde güvenilirliklerini ve saygınlıklarını korumaları gerekmektedir. Yargı kurumları, yargı kararları ve yargı mensuplarının saygınlığı, yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığı yanında yargı mensuplarının kişiliklerine olan saygı ve güvenin de bir sonucudur. Yargı kurumlarının itibarı ve güvenilirliği, hakimlik ve savcılık mesleğini icra eden yargı mensuplarının toplum nezdindeki itibarı ve saygınlığı ile doğru orantılıdır. Hakimlik ve savcılık mesleğinin şeref ve onurunu, nüfuz ve itibarını bozacak nitelikte fiilleri işleyen hakim ve savcıların meslekten çıkarma cezası ile cezalandırılmaları ile korunan hukuki değer, yargı kurumlarının ve yargı mensuplarının toplum nazarındaki saygınlıkları ve itibarlarıdır. Hakimlik mesleğinin saygınlığı ve onuru, hem yargı mensuplarının kendi kişiliklerine yönelik özel saygınlığı hem de toplumun yargı kurumlarına ve yargı mensuplarına duyduğu genel güven ve saygınlığı ifade eder.
Hukuk Devleti, yargı kurumlarının ve yargı mensuplarının kamuoyundaki güven ve itibarını (saygınlığını) korumak ve buna aykırı her türlü tutum ve davranışları suç sayarak cezalandırmakla görevli ve sorumludur. Bu nedenle, yasa koyucu tarafından, yargı mesleğinin onur ve şerefini ve memuriyet nüfuz ve itibarını bozucu eylem ve davranışlarda bulunan yargı mensuplarının disiplin hukuku açısından, meslekten çıkarma cezası ile cezalandırılacağı kurala bağlanmıştır.
Dava dosyasının incelenmesinden; davacının, İstanbul ili Hakimi olarak görev yapmakta iken işlediği fiillerden dolayı yapılan disiplin soruşturması sonucu Hakimler ve Savcılar Kurulu . Dairesinin . tarih ve E:. , K:. sayılı kararıyla 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu’nun 69. maddesinin son fıkrası uyarınca ayrı ayrı iki defa meslekten çıkarılmasına karar verildiği, yeniden inceleme talebinin reddi üzerine yapılan itirazın da Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun . tarih ve E:. , K:. sayılı kararı ile reddedilmesi üzerine görülmekte olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlıkta, ulusal basında davacıyı da ilgilendiren birtakım haberlerin yer alması sonrasında davacı hakkında başlatılan soruşturma sonucu hazırlanan soruşturma raporunda özetle; davacının pek çok suçtan hakkında kamu davası açılan ve daha önce de Hollanda’da birçok uyuşturucu olayında ismi geçen ve bu ülkede uyuşturucu satışı yapan cafe shopları bulunan A.Ö. ile yine bu şahsın avukatı olan ve benzer suçların şüphelisi durumunda bulunan avukat A.C. adlı kişilerle illegal ve gayri ahlaki “Konsey” adı verilen bir oluşum içerisine girdiği; bu şahıslarla uzunca bir süreden beri devam eden iş takibi, menfaat ya da gayri ahlaki ilişki kurarak kusurlu veya uygunsuz hareket veya ilişkiler içerisinde bulunarak mesleğin şeref ve onurunu, memuriyet nüfuz ve itibarını bozduğu, mesleğe olan genel saygı ve güvenin yitirilmesine neden olduğu; bunun yanı sıra yine davacının, örgütlü olarak uyuşturucu kaçakçılığı yaptığını bilmesine rağmen A.Ö. ile ilişkisini bitirmediği, alacaklısı olduğu senedi adı geçen bu şahsa vererek, onun örgütsel bağlantılarından ve bu şekilde senedin borçlusu üzerinde yaratacağı etkiden yararlanmaya çalıştığı; masraflarını karşılayan bu şahıslarla birçok kez yurt dışına gitmek suretiyle de mesleğin şeref ve onurunu, memuriyet nüfuz ve itibarını bozacak nitelikte kusurlu ve uygunsuz hareket ve ilişkiler içerisinde olduğu tespitlerine yer verildiği görülmektedir.
Bu durumda, dava dosyasında yer alan bilgi ve belgeler ile davacı hakkında yürütülen soruşturma kapsamındaki ifadeler bir bütün olarak incelenip değerlendirildiğinde; davacının fiillerinin, mesleğin şeref ve onurunu, memuriyet nüfuz ve itibarını bozduğu, mesleğe olan genel saygı ve güvenin yitirilmesine sebep olduğu anlaşılmakta olup, bu haliyle durumunun 2802 sayılı Kanun’un 69. maddesinin son fıkrası kapsamında bulunduğu sonucuna varıldığından, davacının meslekten çıkarma cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin kararın yeniden incelenmesi talebini reddeden karara yönelik itirazın reddine ilişkin Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Genel Kurulunun. tarih ve E:. , K:. sayılı kararında hukuka aykırılık görülmemiştir.
Bu itibarla, dava konusu işlemin iptali yolundaki Daire kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalı idarenin temyiz isteminin kabulüne;
2. Dava konusu işleminin iptaline ilişkin Danıştay Beşinci Dairesinin temyize konu 12/07/2021 tarih ve E:2020/246, K: 2021/2484 sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (onbeş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16/06/2022 tarihinde oyçokluğu karar verildi. KARŞI OY
X- Temyiz edilen kararla ilgili dosyanın incelenmesinden; Danıştay Beşinci Dairesince verilen 12/07/2021 tarih ve E:2020/246, K:2021/2484 sayılı kararın usul ve hukuka uygun olduğu, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenlerinin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı anlaşıldığından, temyiz isteminin reddi ile temyize konu kararın onanması gerektiği oyuyla, karara katılmıyoruz.
No Comments