Çiftçilere tohum dağıtımında yerli tohum çeşitleri nerede?
Her yıl Tarım İl-İlçe Müdürlükleri ve bazı belediyeler çiftçilerimize tonlarca tohum dağıtımı yapıyor. İhale yoluyla tohum üreticilerinden alınan tohumlar, büyük oranda ücretsiz olarak çiftçiye ulaştırılıyor.
Çiftçiler için hayati öneme sahip olan tohum dağıtım desteğinin Tarım Bakanlığındaki organizesinde ise genellikle Bitkisel Üretim ve tohumculuk biriminin tavsiyeleri öne çıkıyor. Bu tavsiyelere Türkiye tohumcular birliği büyük katkı sunuyor! Yani hangi bitki türlerinde, hangi tohum çeşitlerinin İl-İlçe Müdürlüklerince satın alınıp çiftçilere dağıtılacağı bu tavsiyeler sonucunda belirleniyor. Ama ne hikmetse bu tavsiyeler içerisinde “güncel yerli ıslah edilmiş tohum çeşitlerimiz” ya bulunmuyor ya da listenin çok gerilerinde yer alıyor. Pe ki neden “güncel yerli tohum çeşitlerimiz” bu dağıtım listesine girmekte zorlanıyor?
Türkiye tohumcular birliğine bağlı yüzlerce tohum firması, bazı istisnalar dışında ağırlıklı olarak yabancı tohum çeşitlerini, yurtdışından getirip tescil ettirip, çoğaltıp çiftçilere satmaya devam ediyor. Bunu, yani yabancı tohum çeşidi getirme enflasyonunu tescil edilmiş tohum çeşitleri listesinden görmek mümkün. Bu durumun önüne geçmek, yerli ıslah edilen tohum çeşitlerine pozitif destek sağlamak için yapılması gereken mevzuat değişikliği de hala yapılmış değil. Bütün bu olumsuzluklara rağmen Araştırma Enstitülerinde yüzlerce tohum çeşidi ıslah edilmeye devam ediyor. Ancak bu tohumların çiftçiye ulaşmasında gereken destek sağlanmıyor.
Tarım Bakanlığının organları arasında uyumsuzluk mu var?
Tarım Bakanlığı 50 Enstitü ve işletmesinde binlerce yeni ve yerli tohum çeşidi ıslah ediyor ve çiftçinin hizmetine sunuyor. Ancak gelin görün ki, tohum dağıtım organizesinde bu tohumlar gereği gibi yer alamıyor.
Aynı Bakanlığın bir organı (araştırma enstitüleri) tohum çeşidi üretirken diğer organı (Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü ve Tohumculuk dairesi) bu çeşitlerden habersizmiş gibi başkalarına kulak vermeye devam ediyor. Buna ek olarak tarımsal üretim konusunda dünyanın sayılı kuruluşlarından olan Tarım İşletmeleri tohumluk üretiminde yeterince seçici davranmıyor.
Bu durumun bir sebebi, bu kuruluşları uzun yıllardır tarımsal Ar-Ge’den, bitki ıslahından ve tohumculuk konusundan habersiz kadrolar tarafından yönetilmesidir. Halende bu durum devam etmektedir. Tarım İşletmelerinin başına kim geçse kat kat kara geçtiği haberleri çıkıyor ama bunu Bakanlığın tohum Ar-Ge’sine yansıdığını göremiyoruz. Ayrıca yanlış ve eksiklerle dolu tohumculuk mevzuatı ülkesel tohumculuktan çok dış kaynaklı tohumculuğa hizmet etmeye devam ediyor.
“Sen üret yeter” yetiyor mu?
Büyük beklentilerle çıkarılan Tohumculuk kanundan önceki ve sonraki istatistiklere bakarsak; bu kanundan önce yerli menşeili tohum kullanımı %60’ların üzerinde iken, bu kanundan sonra ve şimdilerde yerli menşeili tohum kullanımı %80’lere çıkması gerekirken %40’lara gerilemiştir.
Evet, sertifikalı tohum kullanımı ve tohumluk üretimi ciddi manada artmıştır, ancak yerli imkanlarla kendi malımız olan tohum çeşitlerimiz Tarım Bakanlığının izlediği, edilgen strateji nedeniyle, yabancı menşeli tohumlar karşısında hak ettiği yerde değildir. Bunda tohumcular birliğinin ite-kalka direk belirleyici konuma oturmasının payı büyüktür. Bitkisel üretim biriminin pasif bir yol izlemesinin bu duruma yol açtığı bilinen bir gerçektir. Bu durumda haliyle “sen üret yeter” sloganı sadece bir slogan olarak kalmaktadır.
Tohumcular birliği kendilerine aidat ödeyerek üye olan firmaların çıkarını düşündüğü için ve zihinsel olarak, tarım bakanlığı ile birlikte “yerli tarımsal güç” oluşturmak yerine, hazırdaki güçlülerden yana tavır takındığı için, doğal olarak, kendine bağlı tohum firmalarının isteği doğrultusunda tohum tavsiyesinde bulunuyor. Hatta neredeyse bu alandaki mevzuatı da direk bu zihniyetle yönlendiriyor ve ısrar ediyor. Ancak bu alandan direk sorumlu olan Tarım Bakanlığı kendi birimleri arasında aynı hassasiyeti göstermiyor.
Yerli ıslah edilmiş tohum çeşitlerinin çiftçilere ulaşmasının önü mü kesiliyor?
Tarım Bakanlığı, kendine bağlı enstitülerce, büyük masraflar ve büyük emekler verilerek ıslah edilen bitki çeşitlerini, yine kendi birimi olan bitkisel üretim ve tohumculuk birimlerince tüm il ve ilçelerdeki teşkilatlarınca çiftçiye ulaştıramıyor!
Tohumculuk firmaları, tohumcular birliğinin çatısı altında tekelleşmeye ve münferitleşmeye devam ediyor. Hatta Tarım Bakanlığının kendi kurumları bile bu tekelleşmeyi önlemek bir yana tohum dağıtım vs. organizelerde buna payanda oluyor. Bu durumda da yerli ıslah edilmiş tohum çeşitlerinin çiftçilere ulaşmasının önü kesiliyor. Bu yerli ıslah ürünü tohumlar çiftçiyle, tarlayla buluşamayınca geriye doğru zincirleme bir şekilde durağanlaşma ve amaçtan kopma yaşanıyor.
Önce araştırma enstitülerinde ve benzer kuruluşlarda Ar-Ge çalışmaları amaçsız ve anlamsız kalıyor ve sekteye uğruyor, böylece araştırmacılar ülkesel çalışmalar yerine kişisel kariyerleri için çalışmaya başlıyorlar. Zincirin diğer halkasında Tarım İşletmeleri yerli ıslah edilmiş tohumluk konusunda yeterince seçici davranmıyor. Üretimi, yerli tohum çeşitleri üzerinden artırmaya yönelmiyor. Zincirin önemli bir halkası olarak tohumu çiftçiye arz edecek olan Bitkisel üretim birimi ve İl Müdürlükleri bütün bunlardan habersiz ve bağımsız; tohumculuk sektörünün baş aktörlerine bağımlı bir şekilde tohumluk organizesinde ve tavsiyesinde bulunuyor.
Tohumların niteliğinden çok tohumu dağıtanların kimliği ön plana çıkıyor!
Sonuçta yabancı menşeili tohum çeşitleri, yerli menşeili tohumlara rağmen; bölgelere uygunluğu ve verimliliği bile tam belirlenmeden tarlaya ekilmeyi sürdürüyor. Tohumların niteliğinden çok tohumu dağıtanların kimliği ön plana çıkıyor. Böylece yabancı tohum çeşidine bağımlılık önlenemiyor, ürün kayıpları kaçınılmaz oluyor. Kendi yerli ıslah çeşitlerimiz ise, bazı istisnalar dışında, raflarda öylece durmaya devam ediyor. Tohumculuğumuzun gelişimi ve geleceği bu durumdan olumsuz etkilenmeyi sürdürüyor.
Bilinçsiz tohum dağıtımı çiftçiye ve tarıma yarar değil zarar getiriyor
Benzer şekilde belediyelerin hizmet aşkıyla dağıttığı tohumlarda durum daha da vahim! Tohumcu firmaların güdümünde, bilinçsizce, sadece ticari kaygılarla satın alınıp dağıtılan tohumlar, ciddi verim ve kalite kaybına neden oluyor. Belediyelerin çoğunun, zaten Bakanlığın tohumculuk alanında çalışan enstitülerinden, kuruluşlarından haberleri bile yok! Bizim millet de beleş tohum diye yumuluyor.
Türkiye tohumcular birliğinin ve üyelerinin, belediyelere bu manada tavsiyelerde bulunmaları onlara yetiyor. Belki belediyeler bu konuda kendini daha serbest addediyor olabilir ama sonuçta o da devletin bir kurumu ve o da yerliyi ve kaliteliyi öncelemek durumunda; bu arada Türkiye tohumcular birliğinin de artık yerlileşmesi lazım! Burada kişilerin uyruğundan bahsetmiyoruz, zihniyetinden bahsediyoruz! Çünkü topumuzu, tüfeğimizi yerlileştirirken, bu zihniyetle tohumumuzu yabancılaştırıyoruz!
Her bitki türünden (belli oranda meyvede, sebzede, tarla bitkilerinde ise hemen hemen hepsinde; buğday, arpa, yulaf, yem bitkileri, bakla, fasulye, mercimek, nohut, ayçiçeği, aspir vs.) onlarca hatta yüzlerce tescilli, güncel yerli ıslah edilmiş tohum çeşidinin bulunduğu ülkemizde, hem de kendi iklim ve toprak şartlarımıza uygun ıslah edilmiş çeşitler bunlar; her alanda olduğu gibi bitkisel üretim alanında da tescil edilmiş yerli tohum çeşitlerini görmek istiyoruz. Fazlasıyla var olduğunu biliyoruz, yapacağımız iş kendi ıslah ettiğimiz tohumları, kendi elimizle çoğaltıp dağıtmak, çiftçiyle buluşturmak olmalı. Ancak bu yolla tohumculuğumuzu ve tarımımızı geliştirebiliriz. Bunun için de Tarım Bakanlığının organları ve tarım sektörü kendi ürünlerinin farkında olarak bütünlük içinde, uyumlu ve organizeli hareket etmeleri gerekmektedir.
M. Murat GÜN
No Comments