İSO Başkanından ‘deprem’ açıklaması: İki-üç kişinin üzerine yıkılacak bir konu değil

Haberler Mar 07, 2023 No Comments

İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, “Deprem bölgesinin öncelikle ülkemizin çok önemli bir üretim üssü olduğunu değerlendirmemiz lazım. Bölgemizin imalat sanayi katma değeri içindeki payı 2021 yılı rakamlarıyla yüzde 11,5. Yine geride bıraktığımız 2022 yılında imalat sanayi ihracatımızın yüzde 8’inden fazlası bu bölgemizden yapılmış.” dedi.

İSO meclisinin şubat ayı olağan toplantısı, “Deprem Felaketinin Yaralarını Sarmak Amacıyla İSO’nun Yürüttüğü Faaliyetler, Depremin Üretim Hayatı ve Sanayimize Etkileri” ana gündemiyle gerçekleştirildi.

İSO Başkanı Bahçıvan, toplantıdaki konuşmasına Kahramanmaraş ve Hatay merkezli depremlerden duyduğu üzüntüyü dile getirerek, Türkiye’yi yasa boğan afet sebebiyle vefat eden vatandaşlar için Allah’tan rahmet, ailelerine, sevenlerine ve Türk milletine başsağlığı diledi, yaralanan ve tedavi görmekte olan vatandaşların da en kısa sürede sağlığına kavuşması temennisinde bulundu.

“42 bini aşan can kayıpları ve büyük yıkım, hafızalarımıza unutulması mümkün olmayan toplumsal bir acıyı adeta kazıdı. Duygu ve düşünce iklimimiz büyük bir sarsıntı yaşarken, afetin etkilerini yerinde görmüş biri olarak söyleyebilirim ki yaşanılan keder ve üzüntü hiçbir kelime ile ifade edilemez” diyen Bahçıvan, hiçbir resim, video, yayının, çıplak gözle orada yaşanan felaketin boyutunu anlatamayacağını söyledi.

Bahçıvan, deprem bölgesindeki yaraları sarmak, acıları bir nebze dindirmek için Türk milletinin seferber olduğuna işaret ederek, şunları kaydetti:

“Deprem 11 ilde oldu ama tüm Türkiye’de can yaktı, acı ve hüzün yarattı. Türkiye’nin en büyük gücü, böylesi zor zamanlarda kendisini gösteren dayanışma, birliktelik, iş birliği ve güçlü toplumsal sorumluluk bilincidir. İSO olarak biz de depremlerin daha ilk saatlerinde hep birlikte el birliğiyle tam bir dayanışma anlayışıyla, güçlü bir inisiyatif kullanarak çalışmaya başladık. Depremlerin yaşandığı günün ilk saatlerinden itibaren bu konudaki çalışmaları organize etmek için İSO Deprem Koordinasyon Merkezi’ni kurduk ve İstanbul Valiliği, AFAD ve çatı örgütümüz TOBB koordinasyonunda faaliyetlerimizi yürütüyoruz. Çalışmalarımızın sonucunda İSO’nun bölgeye gönderdiği yardım malzemeleri 416 jeneratör, 13 bin battaniye, 1.250 tüplü soba, 3 bin çift ayakkabı, binlerce gıda paketi ve çok sayıda hijyen ürünlerini kapsadı. Bu ihtiyaç maddelerinin 19 tır ile deprem bölgesine ulaştırıldığını da sizlerle paylaşmak istiyorum.”

Bölgedeki deneyimleri ve izlenimlerini paylaşan Bahçıvan, olayın ağırlığının da, yükünün de çok fazla olduğunu söyledi.

– “Bölgeye yardımlarımız sürecek”

Erdal Bahçıvan,”Bölgede önümüzdeki günlerde oluşacak zaruri ihtiyaçlar doğrultusunda, vatandaşlarımızın bu zor günleri en az sıkıntı ile atlatabilmesi için yardımlarımızın süreceğini belirtmek istiyorum.” dedi.

Deprem bölgesinin öncelikle Türkiye’nin çok önemli bir üretim üssü olduğunun değerlendirmesi gerektiğini vurgulayan Bahçıvan, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Özellikle Gaziantep, Kahramanmaraş, Hatay, Malatya, Adıyaman… Bu illerimizin her biri kendi içinde çok değerli üretim birikimleri olan, çok kıymetli sanayicilerimizi ve sanayi tesislerimizi barındıran bölgeler. Fabrikalarımızın şu anda ne kadarının hasarlı olup olmadığı konusu inceleniyor. Tabii ki yıkım olan fabrikalarımızın makine parkında ciddi problemler yaşayan sanayicilerimiz de olacak. Bir kere bunların ne kadar zamanda üretime geri döneceği konusu da önemli. Öte yandan, Kahramanmaraş merkezli depremlerden etkilenen 11 ilimizin Türkiye ekonomisindeki ağırlığına bakacak olursak, bu illerimizin toplam nüfusumuzdaki payı yüzde 16,4 düzeyinde. Benzer bir oran istihdam için de geçerli. Büyük felaketten etkilenen illerimizin GSYH içindeki payı 2021 yılı itibarıyla yüzde 10’a yakın. Bölgenin Türkiye ekonomisindeki ağırlığında tarım ve hayvancılık öne çıkmakta.

Açıklanan son verilere göre, 11 ilimizin tarımsal üretim değeri içindeki payı da yüzde 16’lar civarında. Bölgenin sanayimiz içinde de hafife alınamayacak bir ağırlığı bulunmakta. Bölgemizin imalat sanayi katma değeri içindeki payı 2021 yılı rakamlarıyla yüzde 11,5. Yine geride bıraktığımız 2022 yılında imalat sanayi ihracatımızın yüzde 8’inden fazlası bu bölgemizden yapılmış. Diğer rakamlara gelince, yıkımdan zarar gören 11 ilimizdeki toplam girişim sayısı, ülkemizin yüzde 12’sini oluşturuyor. Her yıl düzenli olarak gerçekleştirdiğimiz Türkiye’nin 500 Büyük ve İkinci 500 Büyük Sanayi Kuruluşu araştırmalarımızın 2021 sonuçlarında deprem bölgemizden 153 değerli firmamızın yer aldığını da hatırlatmak gerek.”

– “Yakın zamandaki birinci önceliğimiz şehir ekonomisinin, şehir hayatının ve şehir ruhunun tekrar canlanması olmalı”

İSO Yönetim Kurulu Başkanı Bahçıvan, Kahramanmaraş merkezli yaşanan depremlerin tedarik zincirlerinde yarattığı aksamaların, neden olduğu altyapı, fiziki sermaye ve iş gücü kayıplarının, üretim ve tüketim harcamalarına olumsuz etkisinin ve daha birçok faktör göz önüne alındığında önemli bir ekonomik etkisinin olduğunun son derece açık olduğunu söyledi.

Depremin yaraları sarılmaya çalışılırken bölgede hem tarım ve tarıma dayalı sanayi hem de farklı sektörlerdeki imalat sanayinde üretim çarklarının yeniden dönmesi için çalışmalar yapılmasının elzem olduğuna işaret eden Bahçıvan, konuşmasına şöyle devam etti:

“Doğal gaz, elektrik ve su altyapısı onarılıyor. Üretimi duran fabrikalar da en kısa sürede üretimlerine başlayacaklar. Ancak afet bölgesi ilan edilen illerden başka şehirlere yoğun bir göç gerçekleşiyor. İşte bu noktada vurgulamak isterim ki deprem bölgesinde yaşam alanlarının yeniden hızlıca kurulması birçok açıdan önemli olduğu gibi üretim hayatı açısından da önemli. Kalıcı konutlar inşa edilinceye kadar geçici konutlarla o şehirlerin tekrar ekonomik ve sosyolojik yönden yaşamlarını döndürmeleri adına çok ciddi bir uğraş vermek zorundayız ki şehir ekonomileri tekrar canlansın, şehirlerin üretim birikimleri kaybolmasın, o sanayi tesislerimizin yıllara dayanan üretim gücü ve üretim ekosistemi yok olmasın. Bu nedenle yakın zamandaki birinci önceliğimiz şehir ekonomisinin, şehir hayatının ve şehir ruhunun tekrar canlanması olmalıdır.

Ülke olarak acı dolu, fevkalade olağanüstü bir dönemden geçtiğimiz gerçeğiyle karşı karşıyayız. Bu zor günleri atlatabilmek adına sanayiciler olarak hepimize ciddi görevler düştüğünün ve düşeceğinin bilincinde olmalıyız. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da bu sorumluluğu yerine getireceğimize ve ülkemizin bu zor günlerden çıkmasına azami katkıyı sunacağımıza bütün kalbimle inanıyorum. Böyle bir afettin yarattığı hem çok çok ciddi can kaybına hem de sağlıktan ekonomiye kadar sayısız sosyoekonomik travmaya hep birlikte tanıklık ediyoruz. Yani bir taraftan o acı tabloyu görürken bir tarafta da ‘Niçin böylesine ağır bir bedel ödüyoruz? Hatalarımız nerede?’ Bunları düşünmemek elde değil.”

– “Mart ayı içerisinde ‘İSO Yaşam Kenti’nde hayatın başlamış olmasını hedefliyoruz”

Erdal Bahçıvan, bugün herkese düşen en önemli görevin, bölgedeki vatandaşlara yönelik en işlevsel hizmetin dayanıklı barınaklar olduğunu vurguladı.

Bölgede “İSO Yaşam Kenti” kurmaya karar verdiklerini belirten Bahçıvan, “Bu çerçevede tüm üyelerimizin katkılarıyla 1.000 konteynerden oluşacak bir İSO Yaşam Kenti’nin kurulması çalışmalarına başladık. Depremin çok ağır bir şekilde yıkım yarattığı Hatay ilimizin Antakya şehir merkezinde bir arazi Odamıza tahsis edilmiş durumda. Mart ayı içerisinde bu projemizde hayatın başlamış olmasını hedefliyoruz.” ifadelerini kullandı.

Burada sadece konteyner kent kurmayacaklarını aktaran Bahçıvan, oraya bir ruh katmak, orada bir yaşam kurmak, oradaki insanlara daha sonra da dokunacak proje olarak İSO Yaşam Kenti’ni inşa edeceklerini, buraya yerleşecek olan insanlara en azından eğitim, gıda ve sağlık destekleri de vereceklerini bildirdi.

– “Bu hepimiz için çok ağır bir ders, çok ağır bir bedeldir”

İSO Başkanı Bahçıvan, “Meslek komitelerimize 2023 yılı içerisinde tahsis edilen ödeneğin şu aşamada deprem bağışı için kullanılmasını doğru bulmuyoruz. Amacımız, bu kaynağı önümüzdeki dönemde sektörlerimizin hedef ve faaliyetleri için kullanmak olacak. Odamız 70 yılı aşan köklü ve deneyimli bir kurum olarak, hep birlikte güçlü bir dayanışma içinde, bu büyük acının yaralarını sarmaya yönelik İSO Yaşam Kenti ile deprem bölgesine ve afetzede vatandaşlarımıza en anlamlı ve güçlü katkılardan birisini yapacaktır. Buna yürekten inanıyorum.” diye konuştu.

Türkiye’nin depremselliği yüksek bir coğrafyada olduğu gerçeğinin hiçbir zaman unutulmaması gerektiğini vurgulayan Bahçıvan, bilimin “depremin asla unutulmaması gerektiğini” söylediğini kaydetti.

Bahçıvan, “Deprem öldürmez, bina öldürür’ gerçeği ne yazık ki bir kere daha bütün çıplaklığıyla karşımızda duruyor. Deprem nedeniyle yaşanan ölümlerden, bunca vahametten, felaketlerden mutlaka kalıcı dersler çıkarmalıyız. ‘Deprem bizim kaderimiz miydi? Felaketin bu boyutta yıkıcı olmaması için neler yapılabilirdi?’ soruları hepimizin karşısında duruyor. Bu, bir tek kişinin, ceza alacak 2-3 kişinin üzerine yıkılacak bir konu da değil. Bu işin bu kadar acı bir noktaya gelmesinde toplumsal olarak bir sorumluluğumuz olduğunu da düşünmeliyiz. Ne yazık ki birçok faktörle birlikte değerlendirilmesi gereken bir konu başlığıyla karşı karşıyayız. Bu hepimiz için çok ağır bir ders, çok ağır bir bedeldir.” şeklinde konuştu.

– “Asıl sorun, içinde yaşadığımız ve faaliyet gösterdiğimiz binalarımızı nasıl inşa ettiğimiz ile ilgili”

Depremleri önlemenin mümkün olmadığını ancak bilinçli ve etkili yöntemler ile deprem hasarlarının azaltılabileceğini vurgulayan Bahçıvan, yoğun nüfusu ve fay hatlarına yakın konumu sebebiyle deprem bakımından dünyadaki riskli kentler arasında yer alan İstanbul için 7,5 büyüklüğünde bir deprem öngörüldüğünü anımsattı.

Bahçıvan, şunları söyledi:

“Marmara depremi olarak da ifade edebileceğimiz bu deprem, tehdit altındaki çevre iller ile birlikte Türkiye’nin milli gelirinin yarısına etki edecek. Beklenen riski kabul edilebilir bir seviyeye indirmek adına eyleme geçmezsek bedelini yine maalesef ülke olarak hepimiz ödeyeceğiz. Deprem riskinde asıl sorun, içinde yaşadığımız ve faaliyet gösterdiğimiz binalarımızı nasıl inşa ettiğimiz ile ilgilidir. Zemin ile yapı bütünselliğini sağladığımız, doğru tasarım ile doğru uygulamalar gerçekleştirdiğimiz ve sağlıklı bir yapı denetim sistemi kurduğumuzda depremin etkilerini en aza indirmiş olacağız. Aynı depremselliğe sahip iki yapının yer hareketine farklı tepki vermesi, biri yıkılırken, diğerinin ayakta kalması, sorunun ve çözümün nerede olduğunun da açık bir göstergesidir. Kabul edelim ki bugün ne Türkiye’nin ne de İstanbul’un, bilim dünyasının beklediği büyük İstanbul depremine hazır olduğunu söylemek çok zor.

Eğer bu coğrafyada yaşıyorsak bizim bu konuyu ülkenin en temel, en önemli potansiyel sorunu olarak görüp bu soruna kaliteli ve nitelikli çözüm arayışlarıyla yaklaşmak zorundayız. Bugün dünyada bunu başaran başka ülkeler olduğu gibi nasıl çözebileceğimize dönük farklı bir akla ihtiyacımız olduğunu da içinde bulunduğumuz süreç fazlasıyla ortaya koyuyor. Artık bu iş Deprem Bakanlığı ile mi olur, Deprem Bilim Kurulu ile mi olur, onu mutlaka önümüzdeki haftalarda gündeme getirmemiz şart. Bu coğrafyanın en büyük potansiyel problemi, en büyük potansiyel riski deprem. Hiçbir başka konu Türkiye’yi maddi anlamda, motivasyon anlamında, huzur anlamında ve de tabii cana getirdiği bedel anlamında bu kadar etkilemiyor.”

– “İstanbul depremi için inanın kaybedecek zamanımız yok”

Erdal Bahçıvan, İstanbul’da öngörülen depreme hazırlık çerçevesinde daha önce de söyledikleri gibi, İstanbul’daki tüm sanayi firmalarının samimi ve sağlıklı bir check-up’ının yapılması gerektiğini söyledi.

İstanbul’daki binaların eski ve çok katlı olduğunu belirten Bahçıvan, şunları kaydetti:

“Bu check-up neticesinde uygun olmayan binaların da çok hızlı bir şekilde dönüşümlerinin yapılması elzem. Her şeyden önce İstanbul’daki sanayi tesislerinin depreme dayanıklılık durumunu ortaya çıkaracak bir envanter çalışmasına da acilen ihtiyacımız var. Geçtiğimiz dönem İstanbul Valiliğimiz ile yürüttüğümüz yoğun çalışmalardan çarpıcı bir örnek vermek istiyorum; İstanbul’da Bağcılar, Güngören, Esenler, Ümraniye ve Zeytinburnu ilçelerinde sanayi tesislerinin yaklaşık yüzde 80’inin inşa yılı 2000 yılı öncesine ait. Türkiye ekonomisinin lideri konumundaki İstanbul, ekonomik ağırlığı yanında diğer illerdeki tedarik zincirlerinden finansa kadar tüm süreçlerin merkezinde.

Hal böyleyken İstanbul’da gerçekleşecek depremin yaratacağı yıkıcı etkinin büyüklüğü ülkemizin geleceği için de kritik bir önem taşıyor. Kahramanmaraş’ta yaşadığımız afet, Kocaeli depreminden yeterince ders alınmadığının bir göstergesi. İstanbul depremi için inanın kaybedecek zamanımız yok. Diğer deprem ülkeleri afetlerle yaşamayı nasıl öğrendiyse biz de doğaya karşı koymadan onunla birlikte, afetlere dirençli kentler kurabilme kudretine sahibiz. Güçlü bir planlama, etkin mühendislik, kaliteli ve güçlü bina üreticileri, teknoloji ve en önemlisi de tüm paydaşların iş birliği ile bunu başarabileceğimize inanıyorum.”

No Comments

Leave a comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir