Eğitimci ve yazar Yavuz Yiğit, okul dışı faaliyetlerin gençlerin becerilerini geliştirdiğini ifade ederek, “Bir çocuk eğer tiyatro faaliyetine giriyorsa okula daha şevkle gidiyor. Mesela tiyatro yapan, sanatla ilgilenen çocuk takım çalışması yapmak zorunda. Önceki nesiller, arkadaşlığı, dostluğu, bir başkası için mücadele etmeyi sokakta oyun oynarken öğrendiler ama şimdiki nesillerin bu imkanları yok. Bu çocuklar bunu ancak online oyunlardan alabiliyorlar. O yüzden tiyatro dediğiniz şey çocuğunuzun hayatını kurtarıyor.” dedi.
Kendisini “gençlik işçisi” olarak tanımlayan, Münazara Hitabet Derneği Başkanı Yavuz Yiğit, gençlere yönelik yaptığı çalışmaları, gençlik ve eğitim politikalarının nasıl olması gerektiğini AA muhabirine anlattı.
Gençler için entelektüel oyunlar tasarladığını ve gençlerin beceri geliştirmelerini sağlamak için çalışmalar yürüttüğünü ifade eden Yiğit, yaklaşık 20 senedir gençlik çalışmalarının içinde olduğunu söyledi.
“Okuldışı” adlı eseri Vadi Yayınları etiketiyle okuyucuyla buluşan Yiğit, “genç” kavramını “kanı delice akan insanlar” olarak tanımlayarak, “Genci, inisiyatif alabilen, harekete geçen, harekete geçmekte zorluk yaşamayan, biraz eyvallahı olmayan, korkmayan olarak görüyorum. Lisedeyken öğrenci topluluğumuzla tiyatro yaptım. Üniversiteye girer girmez bir öğrenci kulübüne girdim ve inanılmaz sevdim. Üniversite hayatım muhteşem geçti. Yeditepe Üniversitesinden mezunum ve okulun kulüplerinde, festivallerinde çok aktiftim. Ondan sonra da kopamadım ve birden bu benim işim oldu.” diye konuştu.
Okulu tasarlama modelinin yanlış olduğuna dikkati çeken Yiğit, “okul dışı” kavramıyla kastettiğini şu sözlerle açıkladı:
“Bir konuyu öğrenirken niye öğrendiniz bilmiyorsanız o konuyu öğrenemiyorsunuz. Ben lisedeyken fizik dersinden nefret ederdim. 100 üzerinden 7, 8 ve 10 almıştım sınavlarda. Şu anda fiziğe aşığım. Çünkü ‘Cosmos’ belgeselini izledim. İzledikten sonra ‘fizik dünyayı anlamak için süper bir şeymiş’ demeye başladım. Ama bana böyle anlatmamışlardı. Ben onu bir kurallar manzumesi halinde öğrenmiştim. Eğitim sistemimiz, nerede lazım olacak sorusunu bir kere sordurmuyor. Müfredat dışı aktivite diye saçma bir kavram var. Niye çok saçma? Çünkü Teknofest etkinliğine katılmak müfredat dışı olarak görülüyor. Teknofest’e hazırlanan bir çocuk matematik, fizik, atom parçacıkları çalışıyor. Bu mu müfredat dışı aktivite? Müfredatın kendisi Teknofest’e, münazara turnuvasına hazırlanmaktır. Mesela bir kelime oyununa çocuğu hazırlarsanız edebiyat dersi yapmış olursunuz. Mütekabiliyet, müşkülpesent ne demek öğrenmek gerekir. Müfredatın kendisi zaten müfredat dışı aktivitedir. Artık sadece dersi öğrenmek ve bir bölümden mezun olmak yetmiyor. Biz mevcut eğitim sistemimizle, konuları bilen ama yeteneksiz gençler yetiştiriyoruz.”
– “Sanatla uğraşan çocuklar kötü alışkanlıklara bulaşmıyor”
Yiğit, okulu bir eğlence mekanı olarak tasarlamak gerektiğine vurgu yaparak, öğrenmenin kendi başına çok eğlenceli bir süreç olduğunu, okulların eğlenceli hale gelmesinin gelecek kuşaklar için önemini dile getirdi.
Kültürel faaliyetlerin gençlerin karakter gelişimi için çok önemli faydalar sağladığının altını çizen Yavuz Yiğit, “ABD’de yapılan bir araştırmada, okul dışı faaliyete katılan gençlerin uyuşturucu, sigara, alkol ve kötü alışkanlıklarının dört kat azaldığını gösteriyor. Bu gencin okul bağlılığı ve eğitimdeki başarısı da üç kat artıyor. Bir çocuk eğer tiyatro faaliyetine giriyorsa okula daha şevkle gidiyor. Mesela tiyatro yapan, sanatla ilgilenen çocuk takım çalışması yapmak zorunda. Önceki nesiller, arkadaşlığı, dostluğu, bir başkası için mücadele etmeyi sokakta oyun oynarken öğrendiler ama şimdiki nesillerin bu imkanları yok. Bu çocuklar bunu ancak online oyunlardan alabiliyorlar. O yüzden tiyatro dediğiniz şey çocuğunuzun hayatını kurtarıyor. İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın yaptığı bir araştırmaya göre, sanatla uğraşan çocuklar kötü alışkanlıklara bulaşmıyorlar. Bu çocukların yaratıcılıkları gelişmekle kalmıyor, iyi olma halleri de gelişiyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Yiğit, ortak bir amaç için mücadele etmenin sosyal uyumu geliştirdiğine dikkati çekerek, ülkü birliğinin arkadaşlığı ve dostluğu arttırdığını da ifade etti.
Yeni neslin görev odaklı bir nesil olduğunu, “Z kuşağı” tanımının politik bir amaç uğruna kullanıldığını belirten Yiğit, şunları kaydetti:
“Bir önceki kuşak vizyon odaklıydı. Onların etrafında Sezai Karakoç, Nazım Hikmet, Necip Fazıl, İsmet Özel vardı. Ümmet için çalışacaksın ya da devrim yapacaksın. Sağ veya sol fark etmeksizin büyük idealler konuşuluyordu. Bu çocukların böyle büyük bir vizyonları yok ve vizyoner bir çevreleri de yok. Bu çocukları bilgisayar oyunları ve sosyal medya güdüledi. Sürekli görev verdi. Bu yüzden görev odaklı bir kuşak. Deprem var gel eşya topla, 15 Temmuz’da sokağa çık diren. Bu çocukların göreve, görev verilmeye ihtiyacı var. Bu gençlerin iyi olma hallerini geliştirmek istiyorsak bizim sürekli vermememiz gerekiyor. Görev verdiğiniz çocuk, bir iş verdiğiniz çocuk hayat amacı bulur kendisine. O yüzden hayat amacı verdiğiniz, bir görev verdiğiniz genç ne öğreniyorsa daha iyi öğrenir.”
– “Gençlerin vaktini dolduramayan bir eğitim sisteminin sağlıklı kalma ihtimali yok”
Sanatsal üretimlerin sosyolojik gerçekliklerle ilişkili olduğuna da değinen Yiğit, radyolarda çalan şarkılarda 1970’li yıllarda arabesk kültürün, 1990’lı yıllarda ise popüler kültürün hakim olmasının her dönemin farklılıklar gösterdiğini sözlerine ekledi.
Yavuz Yiğit, önceki kuşaklarla yeni kuşak arasındaki en belirgin farkı mutluluk baremleri olarak tanımlayarak, “Kuşakla alakalı okumalarımızın büyük çoğunluğu yanlış. Zamanın ruhu diye bir şey var. Bu çocuklar bolluk paradoksunun içinde yaşıyorlar. Eleştiriler maalesef sosyoloji ilminden bağımsız şekilde yapılıyor. Bu eleştirilerin hepsi eğer çocuğu okul dışı bir faaliyete sokarsanız ve bunda aktif olursa ortadan kalkıyor. Yetenek katıyor, hitabeti gelişiyor, takım çalışmasını öğreniyor. Ben okul dışı eğitimin bir genç açısından dramatik değişiklikler oluşturduğunu düşünüyorum.” şeklinde konuştu.
Türkiye’deki gençlerin STK’lara katılım oranının düşüklüğünün en büyük gençlik problemlerinden biri olduğuna işaret eden Yiğit, “STK’lara gençlerin katılımında dünya ortalaması yüzde 22, biz 183 ülke arasında 176. sıradayız. Gençlerin STK’lara katılım oranını yüzde 20 yapmadan bu çocuklara huzurlu bir ortam sağlayamayız. Gençlerin vaktini dolduramayan bir eğitim sisteminin sağlıklı kalma ihtimali yok.” dedi.
Yiğit, Teknofest etkinliğini dünyanın en iyi gençlik organizasyonu olarak gördüğünü aktararak, Teknofest’in gençlik üzerinde yaptığı faydanın 15 sene sonra görüleceğini sözlerine ekledi.
No Comments