Avrupa Birliği tarafından finanse edilen “İnsan Haklarının Korunması ve Tanıtımında Kamu Denetçiliği Kurumunun Rolünün Güçlendirilmesi için Teknik Destek Projesi” kapsamında, Kamu Denetçiliği Kurumu ev sahipliğinde Şişli’de bir otelde “Göç ve İnsan Hakları Konulu Bilgi ve Deneyim Paylaşımı Konferansı” düzenlendi.
Çataklı, 3 gün sürecek konferansın açılışında, insanların göç olgusuna bakışında temel bir hata bulunduğunu, büyük bir çoğunluğun göçü hem coğrafi mekan, hem zaman dilimi, hem de bazen etnisite ve inançlar bakımından sınırlandırarak, çoğunlukla kendisinden uzakta tutabilecekleri bir olgu olarak gördüklerini anlattı.
Göçün her zaman kötü sonuçlar doğurmadığını, medeniyetin ilerlemesinde göçün ciddi katkıları olduğunu, önemli olanın göçün yönetilmesi ve kontrolünün sağlanması olduğunu vurgulayan Çataklı, şöyle konuştu:
“Hiç kimse gücenmesin ama Avrupa’nın zihniyet olarak Orta Çağ’a döndüğünü düşünüyorum. Neydi Orta Çağ? Orta Çağ’da şehirlerin etrafında kaleler, surlar vardı. Ya da elit, varlıklı insanlar kalelerde yaşıyorlardı ama insanların büyük kısmı bu surların dışındaydı. Kalelerin içerisindeki varlıklı kesim, dışarının nimetlerinden istifade ediyorlardı ama diğer kısmı surların dışında tutmaya devam ediyorlardı. Bugün Avrupa’nın aynı şeyi yapmaya çalıştığını görüyoruz. Bütün dünyayı bu surların dışı olarak gördüğünü, kıtanın etrafını bir şekilde setlerle, sınırlarla, duvarlarla çevirerek dışarıdaki nimetlerden istifade edip, onun külfetine yaklaşmadığını görüyoruz. Üstelik bunu sağlamak için bütün değerlerini ayaklar altına aldığını görüyoruz.
Bugün ne yapılıyor Afganistan’da? Afganistan’daki sorunun kaynağı biz miyiz? Suriye’deki sorunun kaynağı biz miyiz? Yani dünyanın bütün kaynaklarına, bütün stratejik noktalarına konuşlanacaksınız, enerji dahil bütün kaynaklarını bir şekilde kontrol altında tutacaksınız ama oralarda ortaya çıkarttığınız ya da ortaya çıkmış olan sorunlarla yüzleşmeyeceksiniz, onları başkalarına havale edeceksiniz. Yok böyle bir şey. Er ya da geç bunlarla yüzleşirsiniz. Çünkü problem orada duruyor. Bir şekilde gelecek ve sizi bulacak. O sebeple biz diyoruz ki sorunların kaynağında çözümüne öncelikli olarak odaklanmak lazım. Bunun başka bir çözümü yok.”
Türkiye’nin Afganistan’a 2022 yılında 17 iyilik treni gönderdiği bilgisini veren Çataklı, “7 bin 185 ton insani yardım malzemesi ulaştırdık. 1 milyonu geçti birebir yardım ulaştırdığımız Afgan sayısı Afganistan’da. Ukrayna’ya iyilik tırları gönderdik. Hemen yanı başımızda dünyanın çok da sesinin çıkmadığı Lübnan var. Çok ciddi bir ekonomik kriz var. 0-2 yaş arasındaki çocukların süte ve süt tozuna erişme imkanı kalmadı. Bunun ne anlama geldiğini en iyi anneler bilir.” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatlarıyla oraya da iyilik gemileri gönderildiğini dile getiren Çataklı, “İnsani yardım alanında çalışan sivil toplum kuruluşlarımızın desteğiyle üç gemi gönderdik, dördüncüsünün de hazırlıklarını yapıyoruz. Filistin’e, Yemen’e yıllardır yaptığımızı dünya biliyor. Sadece bununla mı yetiniyoruz? Bununla da yetinmiyoruz. Kalkınma yardımları vermeye çalışıyoruz. TİKA’mız çalışıyor, Kızılay’ımız çalışıyor. Ama bütün bunların ötesinde başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere devletimizin bütün kurumları, bütün yetkilileri, buna Ukrayna’sı, Afganistan’ı, Myanmar’ı dahil oradaki sorunların çözümü için bütün imkan ve kabiliyetlerini kullanıyor.” değerlendirmesini yaptı.
– “103 bin briket evin projelendirmesini tamamladık”
Çataklı, Suriye’nin seçimden önce nüfusunun 22 milyon olduğunu, şu anda rejimin kontrol ettiği bölgede 8 milyon kişinin yaşadığını, yaklaşık 14 milyon nüfusun ise Suriye’nin içinde, komşularında veya kendi evinden, yurdundan uzakta bir yaşam sürdüğünü söyledi.
Türkiye’nin şehitler verme pahasına Suriye’deki durumu kontrol altında tutabilmek, insani trajedinin daha da büyümesini engellemek için Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı bölgelerinde operasyonlar yaptığını belirten Çataklı, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Şu anda İdlib’de 4 milyon insan yaşıyor. Bunların sadece 1 milyon 200 bini İdlib’in kendi nüfusu. Eğer Türkiye operasyon yapmasaydı Türkiye’deki Suriyeli sayısından daha fazla Suriyeli bugün Türkiye’ye gelmiş olacaktı. Ve sadece operasyon yapmakla mı yetindik, hayır. Yoğun şekilde insani yardım faaliyetlerini sürdürüyoruz. Şu ana kadar ilk önce 10 bin ile başlamıştık, Sayın Cumhurbaşkanımız 20 bine çıkarttı, sonra 50 bin, sonra 100 bin yapın dedi. Şu an 103 bin briket evin projelendirmesini tamamladık. Bunlardan 74 binden fazlasını bitirdik, 66 bin 300’üne de aileleri yerleştirdik. Yani çadırlardan aldık, briket evlere yerleştirdik. Bunu ortalama 6 ile çarparsanız nasıl bir faaliyet, hangi boyutta bir faaliyet yürütüldüğünü anlamış oluruz.”
İsmail Çataklı, operasyonların yapıldığı bölgelerde sağlanan huzurla 353 bin öğrencinin eğitimine devam ettiğini belirterek, “Yani bizim Suriye’de yürüttüğümüz faaliyetlerle 6 milyon insan şu anda kendi yerinde, en azından evinde olmasa bile evine yakın bir coğrafyada tutunmuş oldu ki bu sayede 530 bine yaklaştı Türkiye’den güvenli şekilde geri dönen sayısı.” dedi.
– “118 göçmen hiçbir deniz vasıtası olmaksızın denize atılmış”
Devletlerin uluslararası hukuktan doğan taahhütleri yerine getirerek sınırlarını koruyabileceklerine değinen Çataklı, şunları kaydetti:
“(Yunanistan’ın ‘geri itme’ uygulaması) 2020-2022 yıllarında, yani son 3 yılda denizde 90, karada 137 olmak üzere 227 kişi ölmüş. Bunlardan denizde 32, karada 137 yani toplam 169’u geri itmelerden kaynaklı. İlginç bir veri söyleyeceğim; bizim tespitlerimize göre 118 göçmen hiçbir deniz vasıtası olmaksızın denize atılmış. Ortada tekne falan bir şey yok, denize atılmışlar. Bunlardan 14’ü de öldü. Diğerlerini sahil güvenlik kurtardı. Ve kayıp olan insanlar da var. Bizim bildiğimiz 8 kayıp var. Yola çıkıp yanında kimse olmayıp, bize bildirilemeyen rakamlar da ayrı konu. Biz onun için diyoruz ki hukuka uygun iş yapılsın, taahhütlere herkes uysun ve insani boyutta kontrolü kaybetmeyelim. Kendi ilan ettiğimiz değerleri kendimiz çiğnemeyelim, inandırıcılığımız kalmaz, sonra size kimse inanmaz. Bazı kavramlar çok kritiktir, çok hayatidir. Onları örselediğiniz zaman ortak bir konuşma dilini de kaybedersiniz. Onun için bu çalışmaların hayati önemde olduğunu tekrar hatırlatmak istiyorum.”
– Ücretsiz sağlığa erişim, iş bulma ve iş kurma…
Kamu Başdenetçisi Şeref Malkoç da Anadolu’nun tarih boyunca farklı kıtalara göç etmek isteyen insanların geçiş güzergahı olduğunu dile getirerek, Türkiye’nin göçmenlere “insanlık merkezi” olduğunu ancak bu konuda dünyanın Türkiye’yi yalnız bıraktığını vurguladı.
Türkiye’nin Birleşmiş kayıtlarına göre en çok göçmen barındıran ülke olduğuna dikkati çeken Malkoç, “Afrikalısı, Suriyelisi, Iraklısı, Türkiye’de yaklaşık olarak 4 milyon civarında göçmen bulunmaktadır. Bunlardan 3,6 milyonu 10 yıldan beri Suriye’de devam eden iç savaş ve çatışmalardan dolayı evleri yıkılan, anneleri-babaları ölen, yetim kalan çocuklar veya dul kalan kadınlar. Hepsinin huzur bulacağı, hepsinin sığınacağı bir mekan olmuştur Türkiye.” dedi.
Malkoç, söz konusu 3,6 milyon civarındaki göçmenin barınma, sağlık, çalışma ve eğitim imkanlarının Türkiye’de özel olarak düzenlendiğini anlatarak, Türkiye’nin göçmenlere yönelik dünyaya örnek olacak, iftihar vesilesi çalışmalar yaptığını belirtti.
Türkiye’deki okullarda 1 milyona yakın Suriyeli çocuğun eğitim gördüğünü hatırlatan Malkoç, bu rakamın Norveç’teki tüm öğrenci sayısının iki katı olduğuna işaret etti.
Bunun yanı sıra Suriyeli göçmenlere yönelik farklı imkanların da sağlandığını aktaran Malkoç, “Bunun yanı sıra hastanelerde tedavi olmak veya ücretsiz sağlığa erişme veya iş bulma ve iş kurma, bunun yanında anlatılabilecek güzelliklerdir. Umut ediyorum ki dünyadaki bütün ülkeler, Türkiye’nin Suriye’yle ilgili bu tecrübe paylaşımından yeteri kadar faydalanır.” ifadesini kullandı.
Malkoç, Kamu Denetçiliği Kurumu olarak göçmenler konusunda çalışmalar yaparak raporlar oluşturduklarını, birçok göçmenin kendi ülkelerinde zor buldukları imkana Türkiye’de eriştiğini söyledi.
Yunanistan’ın göçmenlere karşı tutumunu eleştiren ve Yunanistan’ın göçmenlere karşı uluslararası sözleşmelere aykırı muamelelerini hatırlatan Malkoç, Avrupa’nın göçmenler konusunda kendi değerlerini korumak yerine Yunanistan ile suç ortaklığı yaptığı sözlerine ekledi.
AB Delegasyonu Siyasi Bölüm Başkanı, Elçi Müsteşar Stefano Fantaroni’nin de konuşma yaptığı konferans 11 Kasım’da sona erecek.
No Comments