Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında yer alan karara göre, bir kamu bankasında çalışan başvurucu, darbe girişiminin bir gün sonrasında sosyal medya hesabından, “Tezgahlanan bu oyunu görebilmek için tüm halkımıza basiret ihsan eyle ya Rab” paylaşımında bulundu. “Son dakika: HSYK 2 bin 745 hakim ve savcıyı açığa aldı” şeklindeki başka bir paylaşımın altına da “İşte gerçek darbe” yorumunu yaptı.
Bahse konu paylaşımlar nedeniyle banka, “kurumun saygınlığını zedelediği, itibar kaybına neden olduğunu” belirttiği çalışanının iş akdini, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 18’inci maddesi kapsamında sonlandırdı.
Bunun haksız ve geçersiz olduğunu belirterek banka aleyhine işe iade davası açan kişinin davasında mahkeme, anılan paylaşımların işverenin güvenini sarstığı değerlendirmesinde bulundu ve davanın reddine karar verdi.
Kararın Yargıtay tarafından onanarak kesinleşmesi üzerine kişi, ifade özgürlüğü hakkının ihlal edildiğini ileri sürerek, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundu.
Başvuruyu inceleyen Yüksek Mahkeme, Anayasa’nın 26’ıncı maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edilmediğine hükmetti.
– Kararın gerekçesinden
Anayasa Mahkemesinin kararında, 4857 sayılı kanunun 18’inci maddesine göre iş sözleşmelerinin işveren tarafından sona erdirilmesinde geçerli bir sebep bildirme zorunluluğu bulunduğu, bankanın da iş akdinin feshinde çalışanın güven ilişkisinin zedelenmesini gerekçe gösterdiği bildirildi.
Mahkemenin bankayı haklı bularak “sadakat ve dürüstlük kurallarına aykırılık” tespitinde bulunduğu ifade edilen kararda, darbe teşebbüsünün yaşandığı, konuya dair yeterli bilgiye sahip olunmayan saatlerde yapılan farklı yöndeki açıklamalara bir ölçüde tolerans gösterilmesinin mümkün olabileceği ancak olayın ardından yapılan açıklamaların “örgütle iltisak anlamına gelebileceği” belirtildi.
Başvurucunun iş akdinin feshiyle yapılan müdahalenin ifade özgürlüğünün ihlali olmadığı kaydedilen kararda, şu tespitlere yer verildi:
“Darbe teşebbüsünün yaşandığı geceden sonraki gün başvurucunun FETÖ yapılanması ile irtibatı bulunduğundan şüphelenilen yargı mensuplarının görevden uzaklaştırılmasına tepki duymasının önceki paylaşımlarıyla birlikte değerlendirildiğinde en azından onun FETÖ ile iltisaklı olduğu biçiminde anlaşılması mümkündür. Dolayısıyla somut başvurunun koşullarında işverenin başvurucunun işyerinin itibarına zarar verdiğini düşünmesi ve aralarındaki güven ilişkisinin son bulduğuna inanması imkan dahilindedir. Somut olayda ifade özgürlüğüne getirilen sınırlamanın anılan hakkı anlamsız kılacak nitelikte olmadığı, zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı ve orantılı olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Açıklanan gerekçelerle başvuru konusu olayda başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.”
No Comments