– Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bijen Nazlıel, dünyada her yıl 17 milyon kişinin inme geçirdiğini belirterek, “Ülkemizde ise yılda ortalama 200 bin kişi inme geçirirken, 50 bin hastamızı da inme ya da inmeye bağlı komplikasyonlar nedeniyle kaybediyoruz.” dedi.
Türk Beyin Damar Hastalıkları Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Nazlıel, 10 Mayıs Dünya İnme Önleme Günü ve İnme Farkındalık Ayı dolayısıyla AA muhabirine yaptığı açıklamada, inmenin, dünya genelinde kalp hastalıkları ve kanserden sonra gelen en önemli üçüncü ölüm nedeni olduğuna dikkati çekti.
Toplumda “felç” olarak da bilinen inmenin beyindeki damarlardan birinin tıkanması ya da yırtılması sonucu ortaya çıktığını belirten Nazlıel, boyun ve beyin damarlarının tıkanması sonucu oluşan inmenin “tıkayıcı inme”, kanama sonucu ortaya çıkan inmenin ise “kanayıcı inme” (beyin kanaması) olarak adlandırıldığını aktardı.
Prof. Dr. Nazlıel, “Dünyada her yıl 17 milyon kişinin inme geçirdiği, 6 milyon kişinin de inme ya da inmeye bağlı komplikasyonlar nedeniyle kaybedildiğini biliyoruz. Başka bir ifadeyle dünyada her 1 dakikada 1 kişi inme geçirirken, her 3 dakikada 1 kişi de inme ya da inmeye bağlı komplikasyonlar nedeniyle yaşamını kaybediyor.” ifadesini kullandı.
– Türkiye’de yılda 50 bin kişi inme nedeniyle yaşamını kaybediyor
Türkiye verilerini de paylaşan Nazlıel, “Ülkemizde yılda ortalama 200 bin kişi inme geçiriyor. Bunların 100 bini tıkayıcı inme, 50 bini ise kanayıcı inme tarzında. Yaklaşık 50 bin hastamız da inme ya da inmeye bağlı komplikasyonlar sonucunda vefat ediyor. Özellikle tıkayıcı inme sayılarında yıllar içinde risk faktörlerinin etkisiyle bir artış söz konusu. Buna karşılık son 20 yıllık süreçte antihipertansif tedavilerin erken ve etken uygulanması sayesinde dünya genelinde kanayıcı inme sayısında bir azalma yaşandı. Bu ülkemiz için de geçerli.” diye konuştu.
Nazlıel, tıkayıcı inme gelişmesine zemin hazırlayan risk faktörlerinin başında obezite, kolesterol yüksekliği (hiperlipidemi), tansiyon yüksekliği, dengesiz beslenme, hareketsiz yaşam tarzının geldiğini vurguladı.
– “Her yaşta karşımıza çıkabilen bir sağlık sorunu”
Prof. Dr. Bijen Nazlıel, hem tıkayıcı hem de kanayıcı inmede en önemli risk faktörünün kan basıncı ve tansiyon yüksekliği olduğuna işaret ederek, kan basıncının kontrol altına alınmasının inme riskini belirgin derecede azalttığını söyledi.
Diyabet hastalarının inme riskinin sağlıklı bireylere göre iki kat fazla olduğuna işaret eden Nazlıel, sigara ve alkolden uzak durma, düzenli egzersiz ve Akdeniz tipi beslenmenin inmeyi önleme açısından önem taşıdığını belirtti.
Nazlıel, inmenin sadece ileri yaşlar değil tüm yaş gruplarında farklı tiplerle ortaya çıkabildiğinin altını çizerek, şöyle konuştu:
“İnmeyi çoğunlukla 60 yaş üzerindeki erkeklerde görsek de her yaş grubunda ortaya çıkabiliyor. Erkeklerde özellikle 70, kadınlarda 75 yaşından sonra riskin arttığını görüyoruz. Fakat gençlerde de özellikle diseksiyon, kan pıhtılaşma bozuklukları gibi farklı nedenlerle kalp kapağı hastalıklarından kaynaklanan inmelerle karşılaşıyoruz. Bu nedenle inme her yaşta karşımıza çıkabilen bir sağlık sorunu.”
– “İnme belirtisinde mutlaka 112’yi arayın”
Prof. Dr. Nazlıel, inmenin kişilerde aniden, kol ve bacakta güçsüzlük, yüzde çarpılma, konuşma bozukluğu, denge problemleri gibi belirtilerin biri veya birkaçıyla ortaya çıkabildiğini aktardı.
Bu tip belirtilerde kişilerin kendi imkanlarıyla hastaneye götürülmemesi gerektiğinin altını çizen Nazlıel, şu uyarılarda bulundu:
“İnme belirtileri oluştuğunda hasta veya yakınları öncelikle mutlaka 112 Acil sağlık hizmetlerini aramalı. Çünkü inme tedavisi ambulansta başlıyor ve ekipler, hastayı doğrudan inme tedavi merkezi bulunan hastaneye getiriyor. Bu merkezlerde inme konusunda deneyimli ekipler görev yapıyor ve buna göre teçhizat bulunuyor. 112 ekipleri, hastayı götürürken merkeze de önden bilgi veriyor.”
– “Tedavide ilk 6-8 saat çok önemli”
Türkiye’de halihazırda donanımlı, kapsamlı 80’e yakın inme tedavi merkezi, 50’ye yakın da inme ünitesi bulunduğunu söyleyen Nazlıel, “İnmede ilk 4,5 saat içinde damar açıcı intravenöz trombolitik tedavi uyguluyoruz. Bu tedavi ne kadar erken uygulanırsa etkinliği o kadar fazla. Süre geçtikten sonra hem etkinliği azalıyor hem de oluşturabileceği birtakım komplikasyonlar söz konusu oluyor.” dedi.
Damardan verilen tedavinin yanında anjiyo aracılığıyla yapılan tedavilerin de bulunduğunu, bunun süresinin de 6-12 saate kadar uzayabildiğini anlatan Nazlıel, “İnmede ilk 6-8 saatlik süreç tedavi anlamında çok önemli, kıymetli. Fakat hasta ne kadar erken acil servislere ulaştırılırsa uygulanan tedavinin etkinliği de o kadar artıyor.” şeklinde konuştu.
No Comments