Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) Türkiye Masası Şefi Gabriel Machlica Türkiye ekonomisi yavaşlamaya hazırlandığı için makroekonomik çerçevenin güçlendirilmesi gerektiğini söyledi.
EKONOMİ Gazetesinden Elif Karaca’ya konuşan Machlica, seçimi kim kazanırsa kazansın ekonomide öncelikle çözülmesi gereken sorunların başında enflasyon beklentilerinin yönetilmesinin geldiğini, seçim sonrası enflasyon beklentilerinin çıpalanmasının önemli bir zorluk olacağını belirtti.
Machlica enflasyonun, hane halkının satın alma gücünü ciddi şekilde azalttığını ifade etti. Seçim sonrası yeni dönemde Türkiye’nin şoklara karşı dayanıklılığının artırılmasının rekabet ve regülasyonlarla ilgili temel yapısal zayıflıkların ele alınmasını gerektireceğine dikkat çeken Machlica, “Bu, iş ortamını iyileştirecek ve kaynakların en doğru faaliyetlere ve firmalara akmasını sağlayacaktır. Özellikle, izinler, lisanslar veya imtiyazlar almak için karmaşık ve külfetli idari prosedürler, iş kurmayı zorlaştırıyor.
İşgücü piyasası düzenlemeleri, daha fazla ve daha kaliteli istihdam yaratılmasını engellemekte. Son on yıldaki ilerlemeye rağmen, işgücünün önemli bir bölümü, özellikle kadınlar ve gençler, hala kayıtlı işgücü piyasasına katılamamış durumda. İstihdam üzerindeki yüksek vergi yükü ve medyan ücretlere göre yüksek asgari ücret, kayıtlı istihdam yaratılmasını engellemektedir” dedi.
– Mayıs ayında Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği genel seçimleri yapılacak. Seçimi kim kazanırsa kazansın, bir sonraki hükümetin öncelikle halletmesi gereken ekonomik sorunlar nelerdir?
Ekonomi yavaşlamaya hazırlanırken makroekonomik çerçevenin güçlendirilmesi gerekiyor. Bu bağlamda, seçimin ardından enflasyon beklentilerinin çıpalanması önemli bir zorluk olacaktır. Enflasyon, 2023’ün başından bu yana %50’nin üzerinde kalarak hane halkının satın alma gücünü cciddi şekilde azalttı. 2022’de küresel enerji ve emtia fiyatlarındaki artış ile TL’deki değer kaybının etkisiyle çok artan cari açık da, seçim sonrası dönemin en önemli sorunlarından biri olarak görünmeye devam ediyor.
Seçim sonrası yeni dönemde Türkiye’nin şoklara karşı dayanıklılığının artırılması rekabet ve regülasyonlarla ilgili temel yapısal zayıflıkların ele alınmasını gerektirecek. Bu, iş ortamını iyileştirecek ve kaynakların en doğru faaliyetlere ve firmalara akmasını sağlayacaktır. Özellikle, izinler, lisanslar veya imtiyazlar almak için karmaşık ve külfetli idari prosedürler, iş kurmayı zorlaştırıyor. İşgücü piyasası düzenlemeleri, daha fazla ve daha kaliteli istihdam yaratılmasını engellemekte.
Son on yıldaki ilerlemeye rağmen, işgücünün önemli bir bölümü, özellikle kadınlar ve gençler, hala kayıtlı işgücü piyasasına katılamamış durumda. İstihdam üzerindeki yüksek vergi yükü ve medyan ücretlere göre yüksek asgari ücret, kayıtlı istihdam yaratılmasını engelliyor. Türkiye, asgari ücretin medyan ücrete oranının OECD içinde en yüksek olduğu ülkelerden biri.
– OECD’nin Türkiye ile ilgili tahminlerini revize etmesinin ardındaki faktörler nelerdi? Bunda depremin etkisi oldu mu? Depremin Türkiye’nin ekonomik dengelerini nasıl etkilemesini bekliyorsunuz?
Öncelikle, yaşanan büyük can kayıplarından duyduğum derin üzüntüyü ifade ediyor ve bu trajediden etkilenen herkese başsağlığı diliyoruz. Depremin zararlarına ilişkin mevcut tahminler, konut ve konut dışı binalara doğrudan fiziksel hasarlar, ekonomik aksamalarla ilişkili altyapı ve GSYİH kayıpları dahil olmak üzere yaklaşık 2 trilyon Türk Lirasıdır. Büyümenin 2023’te %2,8’e ulaşmasını tahmin ediyoruz ki bu, Kasım 2022’de yayınlanan OECD Ekonomik Görünüm raporundaki projeksiyonumuzun (%3,0) biraz altında.
Bunun temel nedeni depremin ekonomik aktivite üzerindeki olumsuz etkisidir. OECD, net etkinin 2023’te üretim büyümesini yüzde 1 puana kadar azaltacağını tahmin ediyor. Bu yılın sonlarında yeniden inşa çalışmalarında beklenen artış, altyapı ve tedarik zincirleri üzerindeki olumsuz etkiyi kısmen dengeleyecek. Tahmini ekonomik etki, toparlanma çabaları devam ederken büyük bir belirsizliğe tabi. Öngörüdeki mevcut değişimi etkileyen diğer faktör, 2022 sonunda ve Ocak 2023’te ekonomik aktivitenin sonbahar projeksiyonumuzda beklenenden daha güçlü olmasıdır.
Enflasyonun baz etkisi nedeniyle 2023’te düşeceği, ancak çıpalanmamış enflasyon beklentileri ve ücret artışları nedeniyle %40’ın üzerinde kalacağı tahmin ediliyor. Yüksek enflasyon, hanehalkının satın alma gücünü düşürmeye devam edecek. Depremin enflasyona etkisi, çoğunlukla yeniden inşada kullanılan inşaat malzemelerine yansıyacak olması nedeniyle muhtemelen sınırlı kalacaktır.
– Depremin ekonomi üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmak için hangi politikalar izlenmelidir?
Üç milyondan fazla insan yerlerinden oldu. Kısa süre içinde destek sağlamak ve kamu hizmetlerini artırmak son derece önemli. Tedbirler sosyo-ekonomik destek, insani yardım, sağlık ve eğitim desteklerini içermeli. Diğer OECD ülkelerinin deneyimi, hükümet kademeleri arasında etkili maliyet paylaşım mekanizmaları da dahil olmak üzere, bir hükümetin afet sonrası mali yardımına yönelik net çerçeve kurallarının, başarılı bir afet yardımı için kilit unsurlar olduğunu göstermektedir.
– OECD, küresel ekonominin 2023’te nasıl bir performans göstermesini bekliyor?
17 Mart’ta yayınlanan son projeksiyonumuzda küresel büyüme 2023’te %2,6 seviyesinde bekleniyor. Düşük emtia fiyatları, Çin’in yeniden açılması ve pandemi sırasında biriken hanehalkı tasarruflarının daha da aşağı inmesi, bu yıl büyümeyi desteklemeye yardımcı olacak. Yılın başından bu yana aylık veriler, gelişmiş ekonomilerdeki büyüme beklentilerinde kısa vadeli bir iyileşmeye işaret ediyor. Göstergeler 2022’nin sonlarında görülen dip noktalarına kıyasla güçlendi.
Tüketici güveninde iyileşme görülürken, veriler tüm bölgeler için istikrar istikrar ve toparlanmaya işaret ediyor. Ancak, bu olumlu trend sıkılaşan finansal koşullardan olumsuz etkilenebilir. Ukrayna’da devam eden savaş hem doğrudan hem de dolaylı olarak küresel üretim üzerinde baskı oluşturmaya devam edecek. 2023-24 için öngörülen küresel büyüme (%2,6 ve %2,9), pandeminin başlangıcındaki düşüş hariç, küresel mali krizden bu yana herhangi bir iki yıllık dönemden daha zayıf olacak. İkisi hariç tüm G20 ekonomilerinin 2023’te 2022’ye göre daha yavaş büyüyeceği tahmin ediliyor.
Küresel ekonomik büyümenin yavaşlaması, enerji ve gıda enflasyonunun düşmesi ve önde gelen merkez bankalarının parasal sıkılaştırma politikalarıyla tüketici fiyatlarının ılımlı hale gelmesi bekleniyor. Manşet enflasyonun neredeyse tüm G20 ülkelerinde gerilemesi ve ortalama %8,1’den %5,9’a düşmesi bekleniyor. Ancak bununla birlikte, yıllık enflasyon çoğu ülkede hedefin oldukça üzerinde yer almaya devam edecek.
No Comments