7 Mart 2023 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan karar şu şekildedir:
Olaylar
Olayların yaşandığı tarihte üniversite öğrencisi olan başvurucuya üniversitenin rektörüne yönelik kullandığı söz ve sergilediği davranışlar nedeniyle bir ay yükseköğretim kurumundan uzaklaştırma disiplin cezası verilmiştir. Başvurucu bu idari işlemin iptali talebiyle idare mahkemesinde dava açmış, mahkeme başvurucunun sarf ettiği sözlerin üniversite rektörünün şeref ve itibarını zedeleyecek mahiyette olduğu gerekçesiyle davaya konu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığını belirterek davanın reddine karar vermiştir. Başvurucunun istinaf talebi de bölge idare mahkemesince reddedilmiştir.
İddialar
Başvurucu, öğrencisi olduğu üniversitenin rektörüne yönelik sarf ettiği sözler ve sergilediği davranışlar nedeniyle uzaklaştırma disiplin cezası verilmesinin eğitim hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
Mahkemenin Değerlendirmesi
Somut olayda başvurucu, birçok akademisyenin üniversite ile ilişiğinin kesilmesinden sorumlu olduğunu belirterek rektöre karşı demokratik eleştiri hakkını kullandığını, barışçıl şekilde yaptığı protesto sırasında hakaret içeren herhangi bir sözünün olmadığını ileri sürmüştür. Başvurucu, rektörün öğrencilerin üniversitede vakit geçirdikleri alanlara gitmemesi ve öğrencilerle görüşmemesi nedeniyle arkadaşlarıyla birlikte yaptığı maketi fakülte içinde öğrenciler arasında gezdirdiğini, güvenlik görevlilerinin maketi almasıyla protestosuna son verdiğini beyan etmiştir. Yargılama sürecinde mahkemeler ise meşru eleştiri hakkı ile hakaret arasındaki sınırın nerede olduğu meselesine hiç değinmemiştir.
Anayasa Mahkemesi, kamu otoritelerine veya kamu politikalarına yönelik eleştirilerde gözönüne alınması gerekli bazı ilkeler benimsemiştir. İlk olarak sarf edilen bazı görüş ve ifadeler kamu gücünü kullanan organlar nazarında kabul edilemez görülse bile hukukun üstünlüğüne dayanılarak oluşturulan demokratik bir toplumda kurulu düzene, politikalara ve uygulamalara karşı çıkan veya kamu gücünü kullanan organların eylemlerini eleştiren, onları kabul edilemez bulan fikirler serbestçe açıklanmalıdır. İkinci olarak kamu otoritelerinin -kamu gücünü kullandıkları için- kabul edilebilir eleştiri sınırlarının özel bireylere nazaran çok daha geniş olduğu unutulmamalıdır. Üçüncü olarak kamu otoriteleri kendilerine yönelik eleştirilere farklı araçlarla cevap ve tepki verme imkanına sahiptir. Dördüncü olarak ise başvurucu tarafından kullanılan ifadeler üniversite yönetimi tarafından sert ve incitici olarak nitelendirilse bile ifade özgürlüğü sadece toplum tarafından kabul gören veya zararsız ya da ilgisiz kabul edilen bilgi ve fikirler için değil incitici, şoke edici ya da endişelendirici bilgi ve düşünceler için de geçerlidir.
Somut olayda başvurucu, bazı akademisyenlerin üniversiteden ilişiklerinin kesilmesi ve disiplin cezalarıyla cezalandırılmasına ilişkin belirli bir bakış açısıyla eleştirilerde bulunmuştur. Söz konusu ifadeler kamu yararına ilişkin sorunlara yöneliktir. Öte yandan başvuruya konu söz ve davranışlarda rektöre karşı alaycı bir dil kullanılmış ve hiciv içeren bir eylemde bulunulmuştur. İlk bakışta rahatsız edici olduğu iddia edilse bile başvuru konusu ifadelerin başkaları için temelsiz biçimde yaralayıcı nitelik taşıdığı, saldırgan ve yakışıksız olduğu söylenemez. Oysa ilk derece mahkemesi, kullanılan ifadelerin kişilerin şeref ve haysiyetini zedeleyecek mahiyette olduğu kanaatine varmış; buna karşın hangi sözlerin rektörün şeref ve haysiyetini zedeleyecek nitelikte olduğunu ve başvurucunun hangi sebeplerle ifade özgürlüğünün korumasından faydalanamayacağını tartışmamıştır. Halbuki başvuruya konu açıklamada -idare tarafından yanlış olduğu ileri sürülmeyen bazı olgulara dayalı olarak- rektörün icraatları alaycı bir biçimde eleştirilmiştir.
İdarenin ve mahkemelerin üniversite öğrencilerine verilecek disiplin cezalarına ilişkin kararlarında müdahaleye konu eylemin eğitim kurumunun düzeni üzerindeki olası yahut mevcut olumsuz etkilerini de mutlaka göstermeleri gerekir. Somut olayda mahkeme kararlarında, verilen disiplin cezasının hangi zorunlu sosyal ihtiyaca karşılık geldiği ortaya konulamamıştır. Sonuç olarak başvurucu, ifade özgürlüğünü kullanması nedeniyle okuldan uzaklaştırma disiplin cezası ile cezalandırılmış ve eğitim hakkından yararlanamamıştır. Mahkemelerin ortaya koyduğu gerekçeler ise başvurucunun eğitim hakkına yapılan müdahale için ilgili ve yeterli görülmemiştir.
Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle eğitim hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.
No Comments