Kışın havaların soğumasıyla çevredeki besin kaynakları azaldığı için bazı hayvanların sıcak yerlere göç etmesi, bazılarının da kış uykusuna yatması gerekiyor.
Dünyada ve Türkiye’de hava sıcaklıklarının mevsim normallerinin üzerinde seyretmesi, hayvanların doğal eylemlerini gerçekleştirmesine engel olurken, arılar başta olmak üzere, bu durumun uzun vadede bazı hayvanların nesillerini tehlikeye atacağı öngörülüyor.
Yaşamları için gerekli tüm gıdaları doğadaki çiçekli bitkilerde bulunan bal arılarını, doğada meydana gelecek olumsuzluklar, özellikle de kuraklık doğrudan etkiliyor.
Kuraklık dolaylı yoldan arılara zarar veriyor
Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği Genel Başkanı Ziya Şahin, kuraklık sebebiyle bitkilerin erken ya da geç çiçeklenme ve tomurcuklanması sebebiyle arıların bitkilerden yeterince yararlanamadığını söyledi.
Çiçeklerin nektar salgılarının miktar ve kalitesinde azalma olacağından arıların verim ve gelişiminin bundan olumsuz etkileneceğini belirten Şahin, şu ifadeleri kullandı:
“Anadolu’da bitkilerin çiçeklenmesi olumsuz etkilenmekte, arıların kışı geçirmesi zorlaşmaktadır. Ana arının yumurtlayıp genç jenerasyon oluşturamaması ve kışa yeterli koloni dinamiği oluşturamamaktadır. Arıların kışın uyuması gerekmektedir. Ancak şu ana kadar havaların ılık geçmesi arıların uykuya geçmemesine neden olmuş, bu durumda koloniler zayıflayıp strese girmiş ve aşırı besin tüketmiştir. Strese giren arıların bağışıklığı zayıflamaktadır. Bağışıklığı zayıflayan arıların ise yaşadığı ortamda uykuda bulunan bakteri, virüs, parazit ve mantarlar harekete geçerek hızlı bir şekilde üreyip arılara zarar vermektedir. Dolayısıyla kuraklık, koloni kayıpları, koloni korelasyonunda ve arı ürünlerinde azalmanın yanı sıra arıcıların sosyal ve ekonomik kayba uğramalarına sebep olmaktadır.”
Şahin, iklim değişikliğinin etkilerini en aza indirmek için arıcıların eski bakım ve besleme alışkanlıklarından vazgeçmeleri, koloni sayısını değil, koloni içindeki arı sayısını artırıp güçlü kolonilerle ve bölgelere uygun arı ırk ve ekotipleriyle çalışmaları, arıcılıkta meteorolojik verileri iyi kullanmaları, erken uyarı sisteminden faydalanmaları ve zirai mücadele ilaçlarının (pestisit) kullanıldığı alanlardan uzak arıcılık yapmaları gerektiğini söyledi.
“İklim değişikliği birçok türün neslini tehdit ediyor”
Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Hakan Öztürk de bazı canlıların, çevre koşullarının zorlu ve besin kaynaklarının sınırlı olduğu, üremenin ve yavru büyütmenin mümkün olmadığı dönemlerde kış uykusuna yatarak nesillerinin devamını garantiye aldığını anlattı.
Küresel ısınma ve iklim değişikliğinin hayvanların fizyolojileri ve türler ya da belirli ırkların nesillerini devam ettirmesi açısından önemli riskler oluşturduğunu belirten Öztürk, şu değerlendirmelerde bulundu:
“İklim değişiklikleri, ekolojik dengeyi, hayvan davranışlarını, hayvanların yaşam döngüleri ile kaynak mevcudiyeti (besin, barınak gibi) arasındaki senkronizasyonu bozmaktadır. Örneğin kış uykusuna yatan bazı türlerin kış uykusundan çıkmasını hava sıcaklığı tetiklemekte ve ısınan havalar bu türlerin daha erken uyanmalarına yol açmaktadır. Bu hayvanlar, uyandıklarında uygun besin ve üreme koşulları bulamamaktadır. Son yıllarda kışların sıcak geçmesi ayıların kış uykusuna yatmamasına, tüm kış uyanık kalmasına ya da yatanların erken uyanmasına yol açmaktadır. Besin bulmakta zorlanan ayılar, insanların yaşam alanlarına girmekte, hem cana hem de mala zarar verebilmekte ya da kara yollarına çıkarak kazalara kurban gidebilmektedir.”
Öztürk, iklim değişikliğinin dünya üzerindeki birçok türün neslini tehdit ettiğini vurgulayarak, iklim değişikliği nedeniyle birçok göçmen kuş türünün rotalarını değiştirdiğini, daha kuzey enlemlere göç ettiklerini söyledi.
“Çözüm karbon emisyonunu ve fosil yakıtların kullanımını azaltmak”
Koç Üniversitesi Yaban Ekolojisi ve Doğa Koruma Biyolojisi bölümünden Yrd. Doç. Morteza Naderi de hayvanların neslinin tükenmesi için iklim değişikliğine adapte olması gerektiğini ve bunun da yüzyılları bulan bir süreç olduğunu dile getirdi.
Küçük, suya bağımlı hayvanların iklim değişikliğinden daha çabuk etkilenmesinin beklendiğini vurgulayan Naderi, şunları kaydetti:
“Bu durum, beslenme zincirini etkilediğinde, büyük hayvanlar da etkilenir. Hayat bitkilerden ve ağaçlardan başlar. İklim değişikliği sadece sıcaklık anlamına gelmiyor. Göller kuruyor. Kuşlar ve su hayvanları lokal olarak yok olabilir. Bunun çözümü ise karbon emisyonunun ve fosil yakıtların kullanımının azaltılmasından geçiyor. Yeni su yürütme planları, yeni ziraat sistemleriyle daha az su tüketmek ve halkın bilgi düzeyini artırmak çok önemli.”
Kuşların göç hareketleri de etkileniyor
Kuş Gözlemcisi Barbaros Demirci ise sert kış koşullarının özellikle Bulgaristan-Romanya-Ukrayna hattında etkili olduğu yıllarda, Anadolu’da su kuşu sayılarının arttığını, kışın ılıman geçtiği yıllarda ise düştüğünü kaydetti.
Demirci, kuşların, zorunlu olmadığı sürece riskli ve zorlu bir faaliyet olan göç etmek yerine bulundukları alanlarda kalmayı seçmesinin anlaşılır bir durum olduğunu belirterek, şu ifadeleri kullandı:
“Türden türe değişmekle beraber kış aylarının yumuşak geçmesi birçok kuş türü için iyi bir haber olsa da bu koşullara kuraklığın eşlik etmesi halinde meteorolojik şartların etkisi kayda değer ölçüde ve olumsuz olacaktır. Güncel koşullarda kuşlar için en büyük tehlike yaşanan kuraklık olup, kış sonunda ve bahar başında yeterli yağış düşmemesi halinde birçok türün daha az besinle idare etmek zorunda kalacağı ve yuvalayacak alan bulmakta zorlanacağı öne sürülebilir.”
No Comments